Bu yazımda dernekçilik, dernek ve siyaset ilişkileri ve dernek etkinlikleri üzerine bir söz etmek istiyorum. Dernekler ya da başka bir deyişle cemiyetler bir nevi mikro milliyetçilik oluşumlarıdır. İnsanlar, belli bir amaç doğrultusunda bir araya gelerek o amacı gerçekleştirmek üzere değişik faaliyet alanlarında çalışmalar yaparlar.
Özellikle de yöre dernekçiliğinde bir arada olan insanların temel amacı birlikte olma, yardımlaşma ve dayanışma sağlamaktır. Bu yaparken özellikle yakın aile ilişkileri, komşular, köylüler, aynı ilçeliler ve aynı ilden oluşumlar ortaya çıkar. Bir zamanların önde kuruluşlarıydı bu türden dernekler. Çünkü, köylerinden kente göç etmiş insanların yalnız psikolojisinden kurtulmak, sosyalleşmek ve gerektiğinde yardım ve destekler almak üzere birlikteliğe gereksinimleri olmuştur. Bu durum uzun yıllar iyi bir şekilde süregelmiştir. Daha sonra ortaya siyaset yapan insanlar çıkmış ve doğal olarak da yakın çevreleri olan derneklerden yardım ve destekler almak için uğraşmışlardır. Hatta dernekler ve yakınındaki insanlar bu türden tanıdık çevrelerindeki siyasetçilere desteklerini de göstermişlerdir. Halen de bu ilişkiler aynı düzeyde belki de daha fazla ileri boyutta sürmektedir.
Şimdilerde biraz da seçim atmosferine girildiği bu günlerde yine değişik dernek oluşumları yapılmakta ve siyasilerin dernek ziyaretleri ve ilgileri artmış olarak görülmektedir. Hatta uyanık bazı siyasetçiler derneklere; sizler siyaset üstü kurumlarsınız, sizler siyasetten uzak durmalısınız. Sizler çok değerlisiniz vs. gibi söylemlerle dernekleri siyasetin uzağında tutmaya çalışmaktadırlar. Ama şöyle de bir söylemde bulunuyorlar: Evet, sizler siyaset üstüsünüz, siyasetle uğraşmayın, dernekleri siyasete basamak etmeyin ama siz sadece oy deposunuz, bize oy verin. Yani sizin misyonunuz sadece oy vermek olmalı. Seçilmek olmamalı. Evet, dernekler siyaset üstü kurumlardır. Hatta siyasete direk müdahale edebilecek, oraya kendi temsilcisini ya da adayını sokabilecek düzeyde siyaset üstü kurumlar olmalıdır.
Bu türden yaklaşımlar, dernekleri kendilerine ayak işlerinde kullanılabilecek bir yer, oradaki insanları da kolayca kendi emirlerinde kullanabilecekleri insanlar olarak görüyorlar. Sevgili ve değerli siyasetçiler; yetmişli yılların dernekçiliği bitmiştir. Kimse sizlerin emir erleriniz değildir. Sizin her ne kadar seçme ve seçilme hakkınız var ise, dernek yönetici ve üyelerinin de bir o kadar seçme ve seçilme hakları vardır. Madem dernekler basamak olarak kullanılmayacaksa sizler neden derneklerin kapısını aşındırıyorsunuz? Dernekleri oy deposu, dernekçileri emir eri, üyeleri de her istediğinizi yapan kapı kulları olarak göremezsiniz.
Her dernek üyesi ve yöneticisi en az sizin kadar siyaset yapmaya da seçmeye de seçilmeye de uygun insanlardan oluşmaktadır. Uyanıklık yapıp ta sen şu üstüsün bu üstüsün sen çok önemlisin vs. gibi aldatıcı ve oyalayıcı söylemlerden ve eylemlerden uzak durunuz. Siz her ne kadar siyasetle uğraşırken işinizi, gücünüzü, ticaretinizi, görevlerinizi bırakmıyorsanız dernekçilerden de uzak durmalarını isteyemezsiniz. Her yetkin ve liyakatli dernekçi de bal gibi siyasetini de yapar, dernekçiliğini de. İşte o zaman derneklere siyaset üstü etiketini yapıştırabiliriz.
Oy ver, siyaset yapma.
Beni seç ama sen sakın seçilme.
Ben hep burada olayım ama sen sakın ortalarda gözükme.
Ben konuşayım, sen sakın ağzını açma sadece dinle.
Ben hep isteyeyim, alayım ama sen hep ver.
Benim dediklerimi yap, sakın fikrini söyleme.
Ben akıllıyım, sen düşünme. Senin yerine de ben düşünürüm.
Siyasetçi gelecek dernekte siyaset yapacak, dernekçi kendi evinde siyaset yapamayacak. O zaman, derneklerde ne işiniz var kardeşim. Gidin, siyasetinizi partilerinizde, sokaklarda vs. yapın.
Oh ne âlâ memleket. Zaten başımıza ne geldiyse hep koşulsuz itaatten gelmedi mi!
Şimdi gelelim derneklerin faaliyetlerine: Özellikle yöre dernekleri amaçlarına uygun faaliyetler yaparlar. Bunu yaparlarken de hem kamuya hem siyaset kurumlarına güç mesajları vermeye çalışırlar. Bu gayet doğal bir durumdur. Çünkü kendilerinin dikkate alınmalarını isterler. Her dernek gayet normal bir şekilde faaliyetlerini gerçekleştirsinler ve kendi varlıklarını hissettirsinler. Bunda bir sorun yok. Ama bakıyoruz dernekler geceler organize ediyorlar. Yer kiralıyorlar, yemek yaptırıyorlar, içecek vs. veriyorlar. Sanatçılar çağırıyorlar. Genel işleyiş bu yönde. Ancak, her dernek aynı masrafı yapıyor. Her dernek ayrı bir yeri kiralıyor. Ayrı bir mutfakta yemek yapıyor. Ayrı ayrı sanatçılar çıkarıyorlar. Her birinin ayrı bir masrafı oluyor. Birçoğu da bu etkinliklerden zarar ediyorlar.
Şimdi açık bir önerim var: Yüz derneğin etkinlik yaptığını varsayalım. Yüz ayrı mekân tutacağına tek bir yer tutun, yüz ayrı mutfak kullanacağına tek bir mutfak kullanın. Yüz ayrı sanatçı getireceğine birkaç tane sanatçı getirin. İnanın toplu organizasyonda masraflarınız yarının da altına düşer. Her dernek sattığı davetiye kadar kazançtan pay alsın. Hem de kamuya ve siyasete on binlerin gücünü göstermiş olun. O zaman bakalım sizi dikkate almayan kamu ya da siyaset kurumu olabilecek mi?
Bu organizasyon için de herhangi bir kulübün stadyumunu, Yenikapı’daki miting alanını ya da Maltepe’deki miting alanını kullanın. Bakalım hangi Büyükşehir Belediyesi ya da ilçe belediyeleri size destek vermeyecekler. Masraflarınızı sıfırlamış olursunuz. Ayrıca, mali anlamda zor durumda olan, kiralarını ödeyemeyen dernekler için en kârlı yöntem olsun.
Bunun başarılabilmesi için de köy derneklerinden başlayarak, ilçe dernekleri, il dernekleri ve federasyonlarla çok özel bir çalıştay ya da çalışma yapılabilir. Federasyon bu konuda inisiyatif almalı, bu gece yapma kargaşasından da kurtulmalıdırlar.
İşte size siyaset üstü dernekçilik…
Yaşar GELER