aohbet islami chat omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhphaberyerel haberibbkartal belediyesituzla belediyesidilovası belediyesipendik belediyesimaltepe belediyesiuğurmumcugökhan yükselimamoğluşadi yazıcı
DOLAR
41,6647
EURO
48,9015
ALTIN
5.163,50
BIST
11.082,63
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
25°C
İstanbul
25°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Parçalı Bulutlu
22°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
22°C
Salı Yağmurlu
18°C

Nevin Özbar

nevinozbar12@gmail.com

Belki Şifa Yanı Başımızdadır…

21.09.2025 16:37
A+
A-

Bir tuşa basarak teknolojinin sunduğu imkânlarla artık dünyanın en ücra köşelerine ulaşmak mümkün: yağmur ormanlarının derinliklerinden kutup buzullarına, çölün sessizliğinden okyanusların metrelerce altına kadar… Ancak bu görüntüler, insan ile doğa arasındaki gerçek bağı kuramaz. Tıpkı yalnızca tarih kitapları okuyarak tarihçi olunamayacağı ya da bir tiyatro oyununu izleyerek oyunculuk öğrenilemeyeceği gibi, doğayı ekranlardan seyretmek de onunla yaşamayı öğretmez.

Oysa doğa öyle mi? Yüzyıllar boyunca cömertliğini esirgememiştir; insanlar da hayvanlar da her zaman onun armağanlarından nasibini almıştır. Verimli topraklar, çağlayan ırmaklar, dingin göller, uçsuz bucaksız denizler, göğe yükselen ağaçlar ve ılıman iklim… Hepsi, doğanın bize ve diğer canlılara sunduğu eşsiz armağanlardır.

Ama doğa yalnızca dış güzellikleriyle değil, yaşamın özünü taşıyan gizli bilgeliğiyle de cömerttir. Yeryüzünde hiçbir zehir yoktur ki, onun panzehiri doğada bulunmasın. Bu gerçeği doğa bazen bizlere ve hayvanlara deneme yanılmayla, bazen sezgilerle, bazen de içgüdülerle öğretir. En önemlisi, hayvanlara kendi kendilerini iyileştirecek davranış biçimlerini armağan etmiştir. İster bu güce “yaradan” deyin, ister “Tanrı”, ister “Allah”… Bu hakikat hiçbir isimle değişmez: Doğa, her canlıya yaşaması için gerekli şifayı bahşetmiştir.

Bunu en güzel anlatan örneklerden biri, kendi kendini iyileştiren kargadır. Garip ama gerçek: Bir karga hastalandığında, çarenin nerede olduğunu bilir. Yavaşça bir karınca yuvasının yanına iner, kanatlarını açar ve kıpırdamadan bekler. Karıncalar tüylerin arasına girer; kendi içgüdüleriyle hareket ederken aslında kargaya iyileşmenin yolunu açarlar. Salgıladıkları formik asit, karganın vücudundaki parazitleri, mantarları ve zararlı bakterileri yok eder. Karga, doğanın gizli eczanesinden aldığı bu armağanla hiçbir ilaca ihtiyaç duymadan sağlığına kavuşur. Bilim insanları bu davranışı “anting” olarak adlandırır. Oysa doğa bunu binlerce yıldır kendi diliyle anlatmaktadır: Her canlının ihtiyacı olan şifa, doğanın içinde saklıdır.

İşte tam da burada insan olarak kaybettiğimiz bir değeri hatırlamalıyız: İyi gelen insanlar… Tıpkı karganın karıncalara başvurması gibi, hayatımızda bizi güçlendiren, doğruyu gösteren, iyileştiren insanlar vardır. Onlar bazen bir öğütle, bazen sessiz bir varlıklarıyla, bazen de küçük bir dostlukla hayatımıza şifa sunar. Çoğu zaman fark etmeyiz; günlük koşuşturma içinde göz ardı ederiz. Ama bir bakarsınız, kaybolan değerlerin arasında, iyi gelen o insanın varlığı bir köprü kurar, yolu aydınlatır.

Doğa, her canlıya bir yol gösterir. Karga bile sağlığını korumak için doğru yolu bulur ve karıncalara başvurur. İnsan ise aynı doğanın bir parçası olmasına rağmen çoğu zaman kendi türünden olanların bilgeliğini, doğruluğunu ve samimiyetini görmezden gelir. Çoğu kez en dürüst, en çalışkan, en yararlı insanın yanında değil; kurnazın, çıkarcının ve çıkarcıların peşinden gider. Yaralanmış, örselenmiş ve alt edilmiş olsa bile iyileşmeye yarayacak bir fırsatı kabul etmekte zorlanır.

Oysa doğa bize bambaşka bir ders verir: İyileşmek, güçlenmek ve yol bulmak için bize gerekli olan doğruyla birlikte olmak gerekir. İnsan, kendi içsel “anting”ini bulsa—yani vicdanını, sezgisini ve ruhunun rehberliğini keşfetse bile—toplumsal karmaşada çoğu zaman bunu unutabilir. Kendi şifasını saklayan doğa, insanın göz ardı ettiği bir gerçeği gözler önüne serer: Bireysel iyileşme ancak toplumsal sorumlulukla birleştiğinde gerçek anlam kazanır.

Karga karıncalarla dostluk kurar, kendi bedenini iyileştirirken bir tür denge yaratır. İnsan da kendi içindeki karga gibi, bilgeliğini ve doğruluğunu başkalarıyla paylaşmalı, haksızlığın ve çıkarcılığın gölgesinde kaybolmamalıdır. Toplumun labirentinde yolunu bulan kişi, doğanın armağan ettiği şifayı hem kendisi hem çevresi için çoğaltır.

İşte bu yüzden doğa yalnızca bir öğretmendir; insan ise hem öğrenci hem uygulayıcıdır. Kendi içsel iyileşmesini başkalarına da uzatabilen, hem kendini hem dünyayı şifalandıran kişi, gerçek anlamda doğayla, insanlarla uyum içinde yaşamayı başarır.

Mutlu, huzurlu ve size iyi gelen insanlarla çevrili bir hafta sonu diliyorum. Kalın sağlıcakla…

Yazarın Diğer Yazıları