Savaş, insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden biridir. Gözü doymayan liderlerin hırsları, sınırları aşan emelleri ve bitmek bilmeyen güç tutkuları, nice masum insanın yurtlarından edilmesine, sevdiklerinden koparılmasına ve hayallerinin yıkılmasına neden olmuştur. Tarih boyunca savaşın acımasız yüzü defalarca kendini göstermiş, ardında derin yaralar ve sarsıcı hikayeler bırakmıştır. Savaşın etkileri sadece cephede değil, yıkılan şehirlerde, boşalan evlerde ve kaybolan nesillerde de hissedilir. Bu trajik savaşlardan biri de Srebrenitsa Soykırımı’dır. Bu acı denklem, tarih boyunca pek çok trajediye ışık tutar. İnsanlık, kötülüğe karşı sessiz kaldığında, vicdanını kaybeder. Srebrenitsa Katliamı’nı anmak, sadece geçmişin acılarını hatırlamakla kalmaz, aynı zamanda geleceğe dair bir uyarı niteliği taşımaktadır.
1991-1995 yılları arasında yaşanan Yugoslavya İç Savaşı’nın bir trajedisi olan Srebrenitsa Katliamı, Temmuz 1995’te Bosna-Hersek’in Srebrenitsa şehrinde gerçekleşti. General Ratko Mladiç komutasındaki Bosna Sırp ordusu, Krivaya ’95 Harekâtı sırasında şehri ele geçirerek en az 8,372 Bosnalı Müslüman erkeği öldürdü. Bu korkunç olayda kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere birçok masum insan hayatını kaybetti. Sırp Cumhuriyeti Ordusu’nun yanı sıra “Akrepler” olarak bilinen Sırbistan özel güvenlik güçleri de katliama katıldı. BM’nin Srebrenitsa’yı güvenli bölge ilan etmesine rağmen, bölgede bulunan 400 Hollanda barış gücü askeri katliamı engelleyemedi ve savaşın en acımasız bölümlerinden biri olan Srebrenitsa’da gerçekleşen soykırım, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da yaşanan en büyük soykırım olarak tarihe geçti.
Sözde Birleşmiş Milletler (BM) tarafından “güvenli bölge” ilan edilen Srebrenitsa’ya sığınan binlerce Bosnalı Müslüman erkek, Bosnalı Sırp kuvvetleri tarafından toplama kamplarına götürülerek topluca infaz edildi. Bu kişiler açlık, susuzluk ve fiziksel istismarla karşı karşıya kaldı. “Ölüm yürüyüşleri” adı verilen olaylar sırasında aileler parçalandı. Kamplarda tutulanlar için toplu mezarlar kazıldı ve ardından kurşuna dizildiler. Binlerce erkek ve erkek çocuk acımasızca katledildi. Soykırımın ardından, sadece kurbanların ve ailelerinin değil, tüm insanlığın derin bir yara aldığı açıktır.
Bosna Savaşı, üç buçuk yıl süren bir çatışma dönemi olarak Bosna-Hersek’te büyük insan kayıplarına yol açtı. Savaşın sonucunda 312,000 kişi hayatını kaybetti, 2 milyon kişi ise evlerini terk etmek zorunda kaldı. Resmi kayıtlara göre 27,734 kişi ise hala kayıp durumda. Toplu Mezarları Araştırma Enstitüsü’nün 18 yıldır süren çalışmaları sonucunda, 20,000’den fazla kayıp kişinin kalıntılarına ulaşıldı; bunların yaklaşık 18,000’inin kimlikleri belirlenebildi. Ancak toplu mezarlarda bulunan cesetler genellikle parçalanmış veya yakılmış olduğundan, kimlik tespiti çalışmaları büyük zorluklarla yürütülüyor.
Soykırım sonrasında, bölgedeki toplu mezarların keşfedilmesinde mavi kelebekler beklenmedik bir şekilde önemli bir rol oynadı. Mavi kelebekler, toplu mezarların üzerinde yetişen ve bu kelebeğin larvalarının beslendiği bitkileri çekiyordu. Bu bitkilerin ve kelebeklerin yoğun olarak bulunduğu bölgelerde, mezarlar ortaya çıkarıldı. Bu olay, Srebrenitsa’nın hüzünlü hikayesine sembolik bir anlam kazandırdı ve mavi kelebekler, soykırım kurbanlarını anmak için bir sembol haline geldi.
Bosna-Hersek vatandaşlarının vahşice katledilmesinin ardından, cesetlerinin gizlice toprağa gömüldüğü birçok kaynakta belirtilen bir gerçektir. Bu cesetler, toplu mezarların bulunduğu bölgede saklanmaya çalışılırken, uluslararası alanda bu vahşetin farkındalığının artırılması amaçlanır. Ancak olaylar beklenildiği gibi sonuçlanmaz ve doğa, insana sürpriz yapmanın farklı bir yolunu bulur. Cesetler, gömüldükleri gizli bölgede Artemis adında çiçeklerin büyümesine neden olur. Bu çiçeklerin zamanla çoğalması ve gelişmesiyle, sadece Artemis çiçeklerinin kokusuna gelen ve onlardan beslenen mavi kelebekler bölgede toplanmaya başlar. Mavi kelebeklerin toplanması başlangıçta farklı bir doğa olayı olarak görülse de, nedenini anlamak isteyen araştırmacılar bölgeye giderek incelemeler yapmaya başlar. Sebep çok geçmeden anlaşılır ve Toplu Mezar Enstitüsü’nün yaptığı araştırma sonucunda bölgede 20,000’den fazla cesedin bulunduğu ortaya çıkar.
Ve Srebrenitsa’nın hüzünlü hikayesi artık bir kelebeğin kanadında taşınarak tarih sahnesinde yerini korur. Mavi kelebekler, Bosna-Hersek’te ve dünya genelinde soykırım kurbanlarını anmak için güçlü bir sembol olarak kalmaya devam eder. Aynı zamanda, kelebeklerin mezarların keşfinde oynadığı rol, ilahi adaletin ve gerçeğin sonunda ortaya çıkacağını simgeliyordu.
Dolayısıyla, bu soykırım katliamının ardından geride kalan kadınlar ve çocuklar, yaşadıkları travmanın yükünü yıllarca taşıdılar. Anneler, kocalarını ve oğullarını kaybetmenin yanı sıra, ekonomik zorluklarla da yüzleşmek zorunda kaldılar. Çocuklar ise babasız büyümenin psikolojik etkilerini yaşadılar. Bu travmalar, sadece bireylerin değil, toplulukların da derin yaralar almasına neden oldu. Bugün, Srebrenitsa annelerinin adalet arayışı, sadece kendi kayıplarını değil, tüm insanlığın adalet arayışını temsil etmektedir.
Srebrenitsa Soykırımı, uluslararası toplumun bu tür trajedilere müdahale etme konusundaki başarısızlığının da bir göstergesidir. Birleşmiş Milletler’in Srebrenitsa’yı güvenli bölge ilan etmesine rağmen, yeterli koruma sağlanamamış ve katliam gerçekleşmiştir. Bu durum, uluslararası toplumun sorumluluğunu ve müdahale etme gerekliliğini bir kez daha gündeme getirmiştir. 29 yıl sonra, bu tür trajedilerin tekrar yaşanmaması için uluslararası toplumun daha etkin ve proaktif olması gerektiği dersini çıkarmalıyız.
Bugün, Srebrenitsa Soykırımı’nın 29. yıldönümünde, hayatını kaybeden 8 bin 372 kişiden sadece 7 bini bulunabildi. Soykırımın sorumluları en üst düzeyde yakalanıp yargılansa da, yaşanan acılar hâlâ tazeliğini koruyor. Soykırımın kurbanlarını anmak ve bu tür trajedilerin bir daha yaşanmaması için Srebrenitsa’nın hikayesini unutmamak gerekmektedir.
Savaşı birebir yaşamamış olmama rağmen tarihi belgelerden öğrendiğimiz gerçeklerle, soydaşlarımızın o dönem ve sonrasında hissettiği acıyı anlatmak gerçekten zor. Şehir, etrafı dağlarla çevrili, her yönden gelen ateş yağmurlarının hedef aldığı bir cehenneme dönmüş. Her şeyi vur emri veren bir zihniyetin hüküm sürdüğü bu ortamda, çocuklar, kadınlar, bebekler, yaşlılar ayrım yapılmadan hedef olmuş. Binlerce ton mermiyle vurulan şehrin dehşetini düşünmek bile insanı hâlâ derinden sarsıyor.
Srebrenitsa Soykırımı, büyük bir insanlık trajedisi olarak hafızamızda derin izler bıraktı. 8,372 kardeşimizi rahmetle anıyorum.