Neredeyse bütün dünyada popüler olan ve ülkemizde de kişilerin video içerikleri üreterek uyguladığı TikTok skandallarını okumuş veya görmüşsünüzdür.
O çekilen videolarla ünlenen, adına fenomen denilen müptezeller; bu güne kadar nelerle gündem olmadı ki!
Salçalık domates ve biber turşularını ayaklarıyla ezenler…Süt banyosu ve dönerle dans edenler..
Fıstıkların içine kıyafetleri ile girip, fıstıkları ağzına alıp sonrasında tükürenler.
Erkek oldukları halde, kadın elbisesi giyerek ful makyajı canlı yayın açanlar…
Canlı yayın açarak”Ben koca istiyorum” diyen kadınlar…
İçtiği kahvesine altın tozu koyanlar…
Saçlarına bigudi yerine euro banknotlar takanlar…Fenomen çiftlerinin sadet zinciri skandalları.. Peşinden milyon dolarlık vurgun! Yasal olmayan faaliyetlerden elde edilen paranın yasalmış gibi gösterilmesi!
Bir şeyler oldu ama hiç birimiz anlayamadık! Başka bir boyuta mı geçtik? Ahlak olarak bir aydınlanma mı yaşıyoruz da haberimiz olmadı! Anlayacağınız sazan sarmalında; organize işler…!
Unutmadan söyleyeyim,. “Ben de kendi dünyamda ünlüyüm” diyen ünsüzler de var… Uzmanlara göre narsist ve kendine güveni az olan kişiler sosyal medyayı daha aktif kullanıyorlarmış. Örneklerle açıklamam gerekirse; günlük yaşantılarında cesaret edemeyecekleri şeyleri sosyal medyada afişe edebiliyorlar…Doğum anı videosu yayınlayanlar.. hamam sefası paylaşımları.. Ne yediğini ne içtiğini günlük paylaşanlar.. Çocuklarının her anını paylaşanlar…
Bitmiyor, ülke olarak sorunlarımız saymakla bitmez. O kadar çok başlık var ki.
Sosyal medyadaki TikTok çılgınlığı bitmiyor, bu gidişle de bitmeyecek!
6 Şubat sabahı meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremleri hatırlayınız. Binlerce insan hayatını kaybederken, milyonlarca insan da evsiz kaldı. Ülkede ulusal yas ilan edildi, bayraklar yarıya indirildi. Hepimiz kedere boğan felaket sonrası, B.C. adındaki bir sosyal medya fenomeni paylaştığı müstehcen pozuyla “Ben ve ayıcığım deprem için çok üzgünüz, size yardım etmek için elimizden geleni yapacağız” demişti. Lüks yaşamları ve sosyal medya paylaşımlarıyla ünlenen bu kardeşler; dolandırıcılık ve kara para aklama iddasıyla göz altına alınmış, anneleri ise bu duruma isyan ederek; “Kızım N. dört aylık evli. Daha kocasının yanında yemek yemiyor o kadar utangaç. Kocasından utanan el alemi nasıl dolandırır? Zaten kızımın düğünü çok aceleye geldi. Biz alkolsüz düğün yapıp, Kur’an okutacaktık” dediği iddia edildi.
Bir kadın, bir anne olarak, hiç kendimizi sorgulamayalım. Her başımız sıkıştığında Allah’a, Kur’ana sığınalım! Oh sefamız olsun, gerisi kolay diyelim yani! Bu beyana “Pes” diyorum, başka bir şey demiyorum… Bu alanda uzman değilim ama, hızla yayılan bu olgu, patolojik bir şey olsa gerek. Ne yazık ki birçok rezilliğe, sıradanlığa duyarsızlığa direnç kazandığımız aşikar. Bütün bunlar yetmemiş gibi; yine ülkenin gündemine düşen, TikTok’ta para kazanmak için göğüs dekoltesi vererek yayın yapan ‘Laz kızı’ isimli kullanıcının paylaşımına tanık olduk.
Kocası olduğunu iddia ettiği bir kişiyle de video çeken ‘Laz kızı’ lakaplı kadın, başlattığı canlı yayında,“Çok akıl vermeyin, para verin. Bi eşim çalışıyor o da kiraya gidiyor, oradan yargılaması kolay” dedi.
Gün geçmiyor ki sosyal medya kullanıcısı gençler, orta yaşlılar internet fenomeni olma uğruna her geçen gün sınırları daha da zorlamasın!
Bırakalım bu kendini bilmez “Laz kızı” lakaplı kadını; yiğit, namuslu, cesur Karadenizli karakterinden yararlansın, para uğruna bir kadın nasıl olur da kendini bu duruma sokar? Nasıl olur da bir kadın kocam dediği adamı yanına alarak göğüs dekolteli canlı yayın başlatır? Adam nasıl buna izin verir? O anda önemsiz gibi görünen bu fütursuzlukları Türk toplumu olarak, genç nesiller için önem arz etmez mi?
O adam bu kadının kocası ise, bu kadın o adamın nesi oluyor? Bize ne oluyor Allah aşkına? Toplumda model alınacak kişi sayısının hem sosyal yaşamda, hem sosyal medyada azalması Türk toplumunun içinde bulunduğu durumu hakkında hepimize bir fikir vermektedir sanırım. Hiç şüphesiz bu soruyu sizin de sorduğunuzu duyar gibiyim: Karı koca kavramı kime göre? Neye göre? Elbette bizlere ve sizlere göre… Ancak on bin kişinin izlediği yayında binlerce liralık ödeme yapıldığı iddia ediliyor bu kadına. Şimdi kimi suçlayalım? Hep sosyal mecraların kötülüğünden bahsedilir. Bu tür yayın yapan kişiler hakkında belirli bir süre sonra, şikayet edilir ve suçlu bulunur. Daha sonra mizah konusu olur, “rezilliklerini lanetliyoruz!” diye de haykırılır. İyi yada kötü yaşanılan her şey gibi zamanla unutulur.. Başka bir değişle bu hatalar hep başka birilerinin hatasıdır ve başkalarının uğraşması gereken bir problemdir. Ama hiç düşündük mü, acaba o hepimizin başkaları dediği kimseler aslında hepimizin, çocuklarının cebindeki telefonda, masa üstü bilgisayarında, çevremizde diye. Bu başkaları beraberce yaşadığımız bu toplumun birer fertleridir aslında.
Kişisel olarak algılamayınız lütfen. Genel suçlardan değil ama bu toplumun bir ferdi olarak, her birimiz, tüm insanlar için suçluyuz. Şiddet türünün yaygınlaşmasından, evlilik kurumunun giderek tahribata uğramasından, insanlar arasındaki gerilimlerden, günümüz dünyasının çekirdek aile kavramından, saygının, sevginin giderek azalmasından, geleneklerimize bağlılığımızın yok olmasından tutun da bir çok unsur sıralayabiliriz.
Zaman içerisinde yapılan her zırvalıkları, namussuzlukları, ahlaksızlıkları çok normalmiş gibi gördük!
Hatta öyle bir hale geldik ki, öyle bir hale getirildik ki her şeye kayıtsız kaldık. Hiç bir şeye şaşırmıyoruz artık! Namussuz ile namuslunun ayrımını yapamaz olduk! Onların bir kısmı, hanımefendi, beyefendi oldular…!
Zaman içerisinde bireysel dünya görüşüne o kadar kitlendik ki, en yakınımızdaki çocuklarımızı yetiştirirken, onlara ruhen bir zemin bile hazırlayamaz hale geldik. Çocuklarla iletişim kanallarımız; ağlayan çocuğu susturmak için eline verilen tablet veya telefondan ibaret oldu. Öyle ki (3 yaş altı ) çocukları sakinleştirmek için, bebek arabalarında telefon, tabletler görür olduk ve bu örnekler oldukça fazlalaştı. Türkiye’de boşanma oranı hızla yükselişe geçti. İstatistik Kurumu’nun verilerine göre 2001_2021 yılları arasında 562 bin evlilik yaşanırken 174 bin boşanma kayda geçti. Yine TÜİK verilerine göre 125 bin 634, zinadan 97, terk etmekten kaynaklı yada şiddetli geçimsizlikten olmak üzere 143 bin 573 boşanma gerçekleşti. Evlilik dışı doğan ve büyüdükten sonra “gündüz kuşağı” tv kanallarında anne babasını arayan gençlerin sayısını bile unutur olduk.
Şimdi bakıyorum da hemen hemen herkes “TikTok kapatılsın” diyor.. Bence de tek yozlaşmış sorunumuz bu ise kapatılsın. Buradan anne babalara sesleniyorum!! Devlet büyüklerimize sesleniyorum!! Milli Eğitim Bakanımıza sesleniyorum!! Siyasi partilere sesleniyorum!! Öğretmenlerimize sesleniyorum!! Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’na sesleniyorum!!
Bu ahlaki erozyona bir son verebilir, katkıda bulunabilirsiniz…
Sevgili anne babalar, çocuklarınıza nasıl iyi bir insan olunur, ahlak nedir, saygı nedir, merhamet nedir, dürüstlük nedir, namus nedir, evlilik kurumu nedir bunu öğretin. Elbetteki ki özgür bir ülkedeyiz ama özgürlükten kasıt bu değildi. Ahlak, hem bireysel hemde toplumsal bir olgudur. Kendi örf ve adetlerini bilmeden yaşayan gençlerimiz, başkalarının çıkarlarına hizmet eder, bir obje gibi kullanılır ve bütün değerlerimiz yok olup gider.
Ahlaki sorumluluklar konusunda aileden başlanılarak, okul çağındaki çocuklarımız ve gençlerimiz başta olmak üzere; paneller, konferanslar, seminerler, sempozyumlar düzenlenmeli. Bu yaşanan ahlaki deformasyonlar ancak ve ancak topluma huzur, barış, adalet ve beraber yaşama kültürünü yeniden kazandırmakla mümkün olabilir. Devamında da güzel ahlaklı bireylerin yetişmesini sağlayabiliriz.
Değilse de toplumumuzun kanayan bu yarası kınamaktan öteye gitmez. Biri gider, bir yenisi katmerli bir şekilde önümüze serilir.
Saygılarımla….