Hayatın her alanında varlığını sürdüren kadınlar, siyasette de var olma mücadelesini vermektedir. Toplumun yarısını oluşturan kadınlar maalesef yerelde görmezden gelinmektedir. Oysaki başta ekonomi olmak üzere, toplumsal yaşama katılımları erkeklerle aynı düzeyde olmamıştır. Doğa kültüre göre ataerkil ideoloji, kadınların doğurma özellikleri ve bedenlerinden dolayı doğa ile özdeştirilmiş, erkekler ise uygarlığın ve kültürün yaratıcısı olarak kabul edilmiştir. Geleneksel yaklaşımda kadına biçilen rol, genel olarak ev ile sınırlandırılmış, erkek ise daha ev, aile dışı faaliyetleri üzerine almıştır. Bu yapı içinde yasal düzenlemelerde sorunlar yaşanmıştır. Bu da erkek egemen toplumların siyasetteki karnesinin eksiğidir. Karar mekanizmasının baş koltuğunda ve meclis üyeliklerine vurulduğunda ciddi anlamda geri kalmışlık görülüyor. Eğer biz eşit bir toplumda yaşıyor olsaydık; meclis üyesi, milletvekili, belediye başkanlığı makamlarına çok daha fazla kadın oturmuş olacaktı.
Oysaki çağımızın ideal yönetim biçimi olan demokrasinin en önemli ilkesi yurttaşların siyasal kararlara ve sürece eşit katılımıdır. Kadınların geçtiğimiz yüzyıla kadar ister liberal ister sosyalist olsun demokrasinin farklı tüm fonksiyonları tarafından görmezden gelinmesi, demokrasi kavramının kendisini tartışmayı gerekli kılmaktadır. Basit bir gözlemle de tespit edileceği üzere; tüm dünyada kadınların siyasal katılımı, siyasi organlarda yer alma durumları erkeklerden düşüktür. İstatistiksel veriler de bunu ortaya koymaktadır. Bölgesel olarak bakıldığında bu konuda en yüksek oranlara sahip ülkelerin başında İskandinav ülkeleri, en düşük oranlara sahip ülkelerinde ise Arap ve Pasifik Ülkeleri olduğu görülmektedir.
Türkiye’nin içine dahil edildiği bölge Asya’dır. Bu bölgede kadın temsil oranı %18.4’tür. Kadınların siyasete katılımının engellerini bir ana başlık altında incelediğimizde çıkan sonuç şu oluyor: Kadının işsizliği, fakirliği, ekonomik olarak zayıflığı, ev ve işte çift olarak sorumluluğu, eğitim, beceri, siyasi ilgi eksikliği.
Ayrıca kitle iletişim araçlarında kadınların magazin konusu dışında yeterince yer almamaları kadınların kamuoyu oluşturma ve kamuoyunu yönlendirme imkanlarını azaltmaktadır. Kabul etmek gerekirse; sivil toplum kuruluşların harekete geçmesi, kadınlarındın yerel yönetimlere, belediye meclis üyeliğine ve parti üyeliğine katılımı teşvik edilmelidir. Yine bu bağlamda kadın kolları büyük önem arz etmektedir. Partiler, kendi bünyesindeki karar organlarında aday listelerinde kadınlara belli bir oranda yer vererek parti ve meclis içinde etkin rol olmasını sağlamalıdır.
Dolayısı ile kadınlar, erkek yöneticiler tarafından çizilen sınırlar içerisinde hareket etmek durumunda bırakılmamalıdır. Siyasi parti örgütlerinde kadın üyelere karar verme mekanizmalarında yer tanınmadığını, onların partiye kaynak sağlamak ya da seçim dönemlerinde hem cinslerine daha kolayca ulaşabilmek için görevlendirildiklerini görüyoruz. Siyasal yapıda kadın, parti ayrımı olmaksızın, -erkeğe göre- eşit olmayan bir düzeyde yer bulabilmiş, siyasette yer bulabilenler de “kadın merkezli” değil, parti merkezli siyaset yapmak durumunda kalmıştır.