aohbet islami chat omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhphaberyerel haberibbkartal belediyesituzla belediyesidilovası belediyesipendik belediyesimaltepe belediyesiuğurmumcugökhan yükselimamoğluşadi yazıcı
DOLAR
38,8095
EURO
43,7891
ALTIN
4.102,31
BIST
9.514,01
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Parçalı Bulutlu
Çarşamba Az Bulutlu
26°C
Perşembe Az Bulutlu
28°C
Cuma Az Bulutlu
28°C
Cumartesi Az Bulutlu
26°C

Nevin Özbar

nevinozbar12@gmail.com

Millet Olmanın Sorumluluğu!

16.05.2025 22:13
A+
A-

Milliyetçilik, yalnızca bir bayrağın altında toplanmak ya da sadece bir aidiyet duygusuyla aynı topraklarda yaşamak değildir; çok daha derin bir duygunun, bilincin ve sorumluluğun adıdır. Bu duygu, insanın kendi milletine duyduğu sevgiyle başlar; tarihine, diline, kültürüne, ortak değerlerine sahip çıkmakla büyür ve o milleti geleceğe taşıma azmiyle anlam kazanır.

Gerçek milliyetçilik, milletin geçmişine körü körüne bağlılık değil; o geçmişten aldığı ilhamla daha aydınlık bir gelecek kurma iradesidir. Bu bilinç, bireyden topluma doğru yayılan bir sorumluluk zinciridir. Her birey, mensubu olduğu milletin taşıyıcısı, koruyucusu ve yarınlara aktarıcısıdır. Çünkü bir millet, onu sahiplenen ve yaşatan evlatlarıyla yücelir.

Milliyetçilik aynı zamanda bir ruh hâlidir; sözle değil, emekle, fedakârlıkla, dirayetle kendini gösterir. Annenin evladına ninnilerle aktardığı dilde, dedenin anlattığı efsanelerde, bayram sofralarında buluşulan birliktelikte ve türkülerdeki kederde gizlidir. Kimi zaman sadece susarak, kimi zaman mücadele ederek yaşatılır.

Ancak bu yüksek duygu, asla başkasını ezmek, hor görmek ya da ötekileştirmek üzerine kurulamaz. Gerçek milliyetçi, önce kendi kimliğini tanır, sonra da başkalarının varlığına saygı duyar. Çünkü yücelmenin yolu benliğini bilmekten ve onu hakça yaşatmaktan geçer.

Bu bağlamda, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı, tarihsel bir dönüm noktasıdır. Uzun ve çetin geçen Millî Mücadele yıllarının ardından, emperyalist güçlere karşı kazanılan büyük zaferle kurulan Türkiye Cumhuriyeti, temellerini Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve inkılaplarından almıştır. Atatürk’ün “Altı Ok” olarak bilinen temel ilkeleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin iç ve dış politikada attığı adımların, gerçekleştirdiği reformların ve kurumsal dönüşümün temel dayanaklarını oluşturur. Bu ilkelerden biri olan milliyetçilik, Atatürk’ün kişisel düşünce dünyasından ve vatan sevgisine dayalı bir bakış açısından doğmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı, dar anlamda yalnızca aynı dili konuşan, aynı soydan gelen insanların oluşturduğu bir topluluğu ifade etmez. O’nun milliyetçiliği, bir ırk ya da dini üstün tutmak yerine; aynı vatan toprağı üzerinde yaşayan tüm insanların, ortak bir aidiyet duygusu ve kader birliği etrafında birleşmesini esas alır. Bu anlayış, etnik ya da mezhepsel ayrımlara değil; birlik, beraberlik ve yurda bağlılık duygusuna dayanır.

Atatürk’ün bu yaklaşımını en açık şekilde ortaya koyduğu ifadelerden biri, Vatandaş İçin Medenî Bilgiler adlı eserde yer almaktadır: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” Bu tanım, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan her bireyi kapsayan bir millet anlayışını yansıtır. Bu bağlamda Atatürk’ün milliyetçiliği; kapsayıcı, barışçıl ve sivil bir niteliğe sahiptir.

O’nun milliyetçilik ilkesi, ayrımcılığa değil; dayanışmaya, dışlayıcılığa değil; kucaklayıcılığa yöneliktir. Milliyetçilik, Atatürk için sadece bir kimlik beyanı değil; aynı zamanda bir sorumluluk duygusu, vatana ve millete karşı duyulan derin bir sevgi ve bağlılıktır.

Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” sözü, milliyetçiliğin vatandaşlık temelli bir bilinç olduğunun açık göstergesidir. Bu anlayışta, etnik köken, inanç ya da dil farkı gözetilmeden, aynı idealde buluşan herkes milletin eşit parçasıdır. Yani Türk’ü, Kürt’ü, Çerkes’i, Laz’ı bu milletin ayrılmaz birer parçasıdır.

Atatürk’ün milliyetçiliği, birleştirici ve barışçıldır. “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi yalnızca dış politikayı değil, iç toplumsal barışı da esas alır. Ona göre, kendi milletine duyulan sevgi, başka milletlere düşmanlıkla değil, tüm insanlığa duyulan saygıyla taçlandırılmalıdır.

Ayrıca Atatürk milliyetçiliği, akılcılıkla, bilimle ve çağdaşlıkla yoğrulmuştur. Bu anlayışta millet sevgisi, duygusal bir bağlılıktan öteye geçer; üretken, geliştirici ve dönüştürücü bir toplumsal güç hâline gelir. Bir milletin yücelmesi, o milletin bireylerinin eğitimde, kültürde, sanatta, teknolojide ve insani değerlerde ilerlemesiyle mümkündür.

Bugün dünya büyük bir karmaşanın, kimlik bunalımlarının ve çatışmaların içindeyken; Atatürk’ün bu evrensel ve insanî milliyetçilik anlayışı hâlâ bize ışık tutmaktadır. Bu anlayış; ne bağnazlığa, ne ırkçılığa, ne de hamasi söylemlere yer verir. Onun temelinde sevgi vardır, emek vardır, sorumluluk ve bilinç vardır.

Milliyetçi olmak; bir millete ait olmanın onurunu taşımak, o onuru geçmişten geleceğe her nesilde yaşatmak demektir. Bu bilinçle yaşayan milletler, sadece var olmakla kalmaz; tarih sahnesinde iz bırakır, örnek olur ve insanlığa umut verir.

Milliyetçilik, sadece geçmişin mirasını korumak değil, aynı zamanda geleceği inşa etme sorumluluğudur. Bu sorumluluğu omuzlayan her birey, milletinin onurunu yaşatır ve yücelten gerçek bir vatanseverdir. Atatürk’ün işaret ettiği yolda ilerleyerek, birlik ve beraberlik içinde, sevgi ve saygı temelinde şekillenen bir milliyetçilik anlayışıyla; yarınlara umutla bakabilir, milletimizi hak ettiği çağdaş ve güçlü geleceğe taşıyabiliriz. Çünkü milliyetçilik, her zaman cesaretle, akılla ve vicdanla var olur.

Saygılarımla…

Yazarın Diğer Yazıları