aohbet islami chat omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhphaberyerel haberibbkartal belediyesituzla belediyesidilovası belediyesipendik belediyesimaltepe belediyesiuğurmumcugökhan yükselimamoğluşadi yazıcı
DOLAR
40,5837
EURO
46,5166
ALTIN
4.300,27
BIST
10.618,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
30°C
İstanbul
30°C
Az Bulutlu
Cuma Çok Bulutlu
30°C
Cumartesi Az Bulutlu
30°C
Pazar Parçalı Bulutlu
31°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
31°C

Nevin Özbar

nevinozbar12@gmail.com

Şöhretle Tanışan Herkes, Sorumluluğu da Taşıyabilir mi?

29.07.2025 19:49
A+
A-

Bu satırları kaleme alırken içimde bir burukluk, bir sorgulama hissi vardı. Zaman zaman hepimiz aynı soruyu soruyoruz belki de: “Ülkemizde hiç mi güzel şeyler olmuyor?” Elbette oluyor. Yaşanan iyilikler, umut verici gelişmeler, içimizi ısıtan haberler de var bu topraklarda. Ancak bazı olaylar vardır ki toplumsal vicdanda yankı uyandırır ve yalnızca kişisel değil, kolektif bir sorgulamaya neden olur. Bugün tam da böyle bir olay üzerinden konuşmamız gerekiyor.

Bir trafik ihlaliyle başlayan olay, toplumun adalet algısına dair derin soruları da beraberinde getirdi. Ünlü bir ismin soyadına sahip olmak, sıradan bir vatandaşın tâbi olduğu kurallardan muafiyet yaratabilir mi? Yoksa bu da yeni bir sosyal sınavın habercisi mi?

Son günlerde neredeyse tüm magazin programlarında, haber bültenlerinde ve sosyal medyada aynı görüntüler dönüp duruyor: Işıltılı bir hayat, şaşaalı anlar ve ardından yaşanan kaotik bir olay… Elbette bizler o hayatlar yaşanırken orada değildik; olanı biteni kamuoyuna yansıyan haberlerden izliyor, görüyor, duyuyoruz. Ancak yaşananlar yalnızca bir trafik kuralı ihlalinden mi ibaret, yoksa daha derin bir toplumsal sorunun göstergesi mi?

İbrahim Tatlıses’in sanatçı kızı Dilan Çıtak’ın Bodrum’da bir polis kontrolüne takılması, “dur” ihtarına uymaması ve olayın havaya ateş açılacak noktaya gelmesi, sıradan bir vatandaşın başına geldiğinde kamu vicdanı çok daha farklı tepkiler verir miydi? Ya da şöyle soralım: Aynı şey herhangi bir yurttaş tarafından yapılsaydı, sonuç ne olurdu?

Bu olay bize “güç zehirlenmesi” denilen sosyolojik bir kavramı hatırlatıyor. Göz önünde olmanın, sosyal konumun ya da tanınmış bir aileye mensup olmanın bazı bireylerde yanlış bir ayrıcalık, dokunulmazlık algısı yarattığı bir psikolojik yanılsamadan söz edebiliriz.

Oysa hukuk ve toplum düzeni, soyadına ya da şöhrete göre değil; eylemlere ve sorumluluklara göre işler. Normal şartlarda bir vatandaş, polisin “dur” ihtarına uyar, evraklarını gösterir ve varsa cezasını alır. Ancak burada yaşananlar, bazı isimlerin kendilerini bu kuralların dışında görme eğiliminde olduğunu gösteriyor.

Özellikle genç bireylerin medyada fazlaca görünürlük kazandıklarında, haklı olsalar dahi “ben farklıyım” algısına kapılmaları, hem kendilerine hem de topluma zarar veriyor. Bu durum yalnızca bireysel bir sorun değildir; aynı zamanda aile yapısından medya etkisine, eğitim eksikliğinden toplumsal adalet duygusunun zedelenmesine kadar geniş bir alana yayılan çok katmanlı bir meseledir. Bazı ünlü çocuklarının yaşadığı bu savrulmalar, çoğu zaman “baba kimliğiyle değil, birey kimliğiyle” sınav vermeleri gereken anlarda görünür oluyor.

Bir başka önemli konu ise bu olayın nasıl haberleştirildiğidir. Görüntüler, detaylar, yorumlar… Evet, halkın bilgi alma hakkı elbette vardır. Ancak burada asıl odaklanılması gereken, sadece “kim ne yaptı?” değil; “neden yaptı?” ve “bu toplumda benzer örnekler neden çoğalıyor?” sorularıdır.

Bir tatilden bir trafik olayına, oradan da bir toplumsal yüzleşmeye uzanan bu zincir; bize bir kez daha “eşitlik, adalet ve sorumluluk bilinci” üzerine düşünmemiz gerektiğini hatırlatıyor.

Sonrasını merak edenler için şunu söyleyebilirim: Gökyüzünden bir elma düştü, on iki parçaya bölündü. On birini sustular, birini “güzellik” diye sundular.

Basına yansıyan canlı görüntülerde, Dilan Çıtak’ın polisin “dur” ihtarına uymadığı ve aracını polislerin bulunduğu yöne doğru hareket ettirdiği görülmüştür. Olayın ardından çıkarıldığı mahkeme tarafından adlî kontrol şartıyla serbest bırakılmıştır. Bu gelişme kısa sürede magazin gündeminde yer bulmuş, bizim de kafamızı meşgul etmiştir.

Hiç kimse, soyadının gölgesinde yaşama hakkına sahip değildir. Hepimiz toplum içinde aynı kurallara tâbi yurttaşlarız. Gücün değil; vicdanın ve hukukun üstün olduğu bir düzen dileğiyle…

Yazarın Diğer Yazıları