enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhphaberyerel haberibbkartal belediyesituzla belediyesidilovası belediyesipendik belediyesimaltepe belediyesiuğurmumcugökhan yükselimamoğluşadi yazıcı
DOLAR
34,3826
EURO
36,8470
ALTIN
2.970,27
BIST
9.184,82
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Çok Bulutlu
16°C
İstanbul
16°C
Çok Bulutlu
Pazartesi Çok Bulutlu
17°C
Salı Hafif Yağmurlu
16°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
12°C
Perşembe Az Bulutlu
14°C

Faik Öztrak: “Damat Bu İşin Neresinde?”

Faik Öztrak: “Damat Bu İşin Neresinde?”
30.03.2023 11:31
A+
A-

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

CHP Sözcüsü Öztrak, Türkiye’nin Kuzey Irak Yönetiminin çıkardığı petrolü Kerkük-Yumurtalık-Ceyhan Boru Hattı üzerinden uluslararası piyasalara sattığı gerekçesiyle uluslararası tahkimde 1,4 milyar dolar tazminata mahkûm edildiği haberlerini değerlendirerek, “Kuzey Irak petrolünün, Irak Anayasasına aykırı şekilde, uluslararası pazarlara ulaştırılmasına, izin veren kim? Bu ticaretten Türkiye’de kimler nemalandı? Erdoğan ailesi bu işin neresinde? Damat bu işin neresinde?” diye sordu.

Gerçeklerin ortaya çıkmak gibi güzel bir huyu olduğunu belirten Öztrak, “Milletimizin sırtına yüklenen bu olağanüstü faturanın sorumlularını ortaya çıkarmak da, Merkez Bankası’nın arka kapısından buharlaştırılan 128 milyar doların hesabını sormak da, milletimizden çalınan 418 milyar doları da söke söke alıp, milletimize vermek de bizim boynumuzun borcudur” dedi.

Gücün zekâtı, tevazudur. Bu zekât ödenmezse, güç kibre dönüşür. Hayatta her şey inceldiği yerden kopar. Kibir ise zırh gibi kalınlaştıkça, etrafını yakıp, yıkar. Büyük zararlar verir. 2018’den bu yana, 85 milyonluk koca Türkiye, bunu yaşayarak, tecrübe ediyor. Erdoğan’ın arşa ulaşan kibri, ülkemizin her bir ferdini mağdur ediyor. Ucube Şahsım Rejimi ve kibirlisinin elinde, ülkemizde çürümeyen, zarar görmeyen, çökmeyen tek bir şey kalmadı. Devletin adalet direği çöktü. Köklü kurumları çöktü. Eğitim çöktü. Dış politika çöktü. Ekonomi çöktü. Sağlık çöktü. Ve en sonunda, depremde binalarımız, yollarımız çöktü.

AFET BU KİBİR ABİDESİNİN ELİNDE FELAKETE DÖNÜŞTÜ

Afetler bu kibir abidesinin elinde, felakete dönüştü. İlk iki gün enkazın başında devlet yoktu. Mehmetçiğe zamanında emir verilmediği için, askerimiz yoktu. Deprem enkazının altında, 50 binden fazla yurttaşımız, yardım çağırarak soğukta donarak can verdi. Enkazın başında bekleyen çaresiz analardan, babalardan, çocuklardan, dedelerden, ninelerden, “Nerede bu devlet” feryatları yükseldi. Sahra hastaneleri, sahra mutfakları, sahra çadırları bir türlü kurulamadı. Enkazdan çıkanlara, evini barkını kaybedenlere, Mehmetçiğimizin sıcak yardım eli hızla ulaştırılamadı. Oysa daha önceki felaketlerde, Mehmetçiğimizin bu sıcak yardım eli, muhtaçları vakit yitirmeden kucaklamıştı. Mehmetçiğimizin bir tas sıcak çorbası, üşüyen bedenleri, hızla ısıtmıştı. Ama arşa çıkmış kibirleri, beceriksizlikleri, kifayetsizlikleri, ideolojik önyargıları nedeniyle, bunlar yapılamadı. Bir yönetici her şeyden vazgeçebilir. Ama sorumluluklarından vazgeçemez. Bu ülkeyi 21 yıldır yönettiklerini iddia edenler, sebebi oldukları 50 bin can kaybının, sorumluluğundan asla kaçamaz… Ama Sarayın Kibirlisi, fütursuzca sorumluluktan kaçmaya çalışıyor.

SORUMLULUK SARAY’DA DEĞİL ÖLENLERDEYMİŞ

Dün yine çıkmış, çeşitli bahaneler uyduruyor. Neymiş? “Tabiatın kendi işleyişine saygılı bir hayat nizamı kurmazsanız, bir gün gelir tabiat hakkı olanı alır götürür. Atalarımız çok güzel söylemiş; ‘Dere yatağında akar.’ Depreme dayanıksız bina yaparsanız, ilk büyük sallantıda yıkılır. Dere yatağına bina inşa ederseniz, ilk büyük yağışta sele kapılır. Ormanları korumazsanız, ilk büyük yangında varınızı yoğunuzu kül eder. Yumuşak ve meyilli sırta ev kurarsanız, gün gelir toprak onu yutar.” Yani, sellerde, depremlerde, yangınlarda, toprak kaymalarında ölenlerin sorumluluğu, ölenlerin kendisindeymiş… Buralara inşaat yapılmasına izin verenlerin, buna göz yumanların, bu binaları güçlendirmeyenlerin hiçbir sorumluluğu yokmuş. Ülkeyi 21 yıldır yöneten rantiyeci kibir abidesinin, bu can kayıplarında, bu büyük yıkımda, hiçbir sorumluluğu yokmuş. Yine her zaman yaptığını yapmış. Sadece yetkiler benim, sorumluluk ise milletin, iyi ne varsa benden, kötü ne varsa milletten, demiş.

Kahramanmaraş depremlerinde de, 50 binden fazla yurttaşımızı kaybettik. Bizim hesaplamalarımıza göre, fiziki ve beşeri sermaye kayıplarımızın toplamı, 126 milyar dolar… En son Uluslararası Çalışma Örgütü, ILO, Kahramanmaraş depremlerinin, çalışma hayatına etkilerini araştırmış. ILO’ya göre, deprem, bölgedeki çalışma saatlerinde, yüzde 16’lık bir kayba neden olmuş. Bu 657 bin 147 tam zamanlı işçinin, işini kaybetmesi anlamına geliyor. Emekçilerimizin gelirinde yaşanan aylık kayıpsa, 150 milyon dolar. Her bir çalışanın aylık kaybı ise 4.351 lira. Yani ayda 231 dolar. Deprem bölgesinde 220 bin civarında iş yeri, ya yıkık, ya da ağır hasarlı. Yine deprem bölgesinde ekonomik aktivitedeki yavaşlama, çalışma saati bakımından, en az Adana’da, en çok da Malatya’da… Hep söylüyoruz. Deprem bölgesindeki her ilin, hatta her bir ilçenin ihtiyaçları birbirinden farklı. Adana’nın ihtiyaçları ile Malatya’nınki aynı değil. Diyarbakır ile Adıyaman’ın ihtiyaçları da aynı değil. Her yerleşim yerinin ihtiyaçlarına göre, adeta bir beyin cerrahı titizliğiyle bir planlama, programlama yapmak lazım… Ama ne Sarayın kibirlisinin, ne de şürekasının böyle bir kapasitesi yok. Onların tek derdi var, bol bol ihale yapmak, törenle, seyyar, müteharrik temeller atmak. Sosyete pazarı çığırtkanı edasıyla da beton pazarlamak…

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.