TÜSAD, “büyük beşli” olarak adlandırılan “KOAH, astım, zatürre, tüberküloz ve akciğer kanseri” hastalıklarındaki ölüm oranlarının yüksekliğine dikkat çekti. 25 Eylül Dünya Akciğer Günü nedeniyle açıklama yapan TÜSAD Akciğer Kanseri Çalışma Grubu Başkanı Doç. Dr. Pınar Akın Kabalak, tütün ve tütün ürünleri kullanımıyla mücadelenin yanı sıra erken teşhis ve tedaviye erişimin yaygınlaştırılması gerektiğini vurguladı.
Uluslararası Solunum Dernekleri Forumu (FIRS) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından akciğer sağlığı konusunda farkındalık yaratmak amacıyla ilan edilen “25 Eylül Dünya Akciğer Günü” özellikle “büyük beşli” denilen hastalıklara dikkat çekilmesi açısından önem taşıyor. Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) bu özel günde “KOAH (kronik obstrüktif akciğer hastalığı), astım, zatürre, tüberküloz ve akciğer kanseri”ni kapsayan büyük 5’linin yol açtığı sorunlara dikkat çekti. TÜSAD Akciğer Kanseri Çalışma Grubu Başkanı Doç. Dr. Pınar Akın Kabalak tarafından yapılan açıklamada, bu beş akciğer hastalığının tüm dünyada ürkütücü sayıda ölüm ve sakatlığın baş sebebi olduğunu hatırlatarak, “Erken teşhis ve tedaviyle akciğer hastalıklarının daha ortaya çıkmadan önlenmesi çok önemli” dedi. TÜSAD, aynı zamanda tedavisindeki eşitsizliklerin azaltılması için önlemler alınması gerektiği çağrısında da bulundu.
İnsan sağlığını olumsuz etkileyen akciğer hastalıkları konusunda bilgi veren Kabalak, “büyük 5’li” olarak adlandırılan hastalıkların sonuçlarını şöyle aktardı:
• Akciğer kanseri, kanser ilişkili ölümlerde ilk sırada yer alıyor. Akciğer kanseri erkeklerde prostat kanserine göre, kadınlarda ise meme kanserine göre 3 kat daha ölümcül. 2023 yılı sonuna kadar 238 bin 340 kişinin daha akciğer kanseri tanısı alacağı tahmin ediliyor. Bu hastalardan da yaklaşık 12 bin 70 kişinin akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybedeceği öngörülüyor.
• KOAH nedeniyle yıllık yaklaşık 3,2 milyon insan hayatını kaybediyor. Astım 262 milyon kişi ile en yaygın bulaşıcı olmayan hastalık. Özellikle COVID-19 pandemisi ile sıklığı giderek artan tüberküloz ise yeniden ciddi bir toplum sağlığı problemi olmaya maalesef başladı.
EKONOMİK YÜK VE EŞİTSİZLİK DE SORUN
Bu ciddi beş akciğer hastalığının ekonomik yükünde de ciddi artışlar yaşandığını da dikkat çeken Kabalak, şunları söyledi: “Örneğin pnömoni tedavisinin yıllık maaliyeti 71–167 milyar dolar olarak hesaplanmış. Amerika’da astım için yıllık 18 milyar dolar bütçe ayrılıyor. Bu yüksek rakamlara gelir dağılımındaki dengesizlik-eşitsizlik de eklenince, özellikle düşük gelirli ülkelerde kişiler yetersiz sağlık bakım hizmetine mahkûm oluyor.”
Dünya Akciğer Günü’nün bu yılki temasının “kimseyi geride bırakmadan herkes için önlemlere ve tedaviye erişim” olduğunu belirten Kabalak, “Küresel yükün azaltılması için erken teşhis ve tarama yöntemlerinin yaygınlaşması gerekiyor. Akciğer hastalıklarının önlenmesi ve tedavisinde eşitsizliklerin azaltılması çok önemli” dedi. Kabalak, bu konuda şu örneği verdi: “COVID-19 pandemisinde etkin aşının duyurulmasının ardından, düşük gelirli ülkelere aşının ulaşması ortalama 100 gün daha geç oldu ve popülasyonun sadece yüzde 25’ine uygulanabildi. Bu oran gelişmiş ülkelerde yüzde 72. İşte bu nedenle başta devletler ve uluslararası kuruluşlar olmak üzere ilgili tüm kurumlar akciğer sağlığı için gerekli önlem ve tedavi gerekliliklerini istisnasız her bireye ulaştırmak için organize olmalı.”
BAŞ SORUMLU TÜTÜN VE HAVA KİRLİLİĞİ
“Hava kirliliği, tütün ürünleri ve iklim değişikliğine bağlı olarak solunum sağlığının korunması giderek zorlaştı” diyen Kabalak; şu uyarıları da yaptı: “Tütün ve tütün ürünlerine maruziyet çok önemli ama önlenebilir bir etmen. Mentollü sigara veya elektronik sigara çeşitleri ile gençlerde tütün ürünü kullanımı daha az zararlı ve masum gibi gösterilmeye çalışılsa da yarattıkları etkiler en az klasik sigara kadar zararlı. Tütün ve tütün ürünleri kullanımı akciğer kanserinin ilk sıradaki nedeni. Mesleki maruziyet de ikinci sırada yer alıyor. Radon gazı, iç ve dış ortam hava kirliliği, arsenik, asbest, dizel egzoz dumanı gibi maddelere maruz kalmak riski artırıyor. Gitgide artan şehirleşme, orman arazilerinin azalması ile günlük yaşantıda bu risklere farkında olmadan daha da fazla maruz kalıyoruz. Küresel iklim değişikliğinin bir sonucu ortaya çıkan devasa yangınlar nedeniyle havada partiküler madde oranı artmakta ve solunan hava kalitesi düşüyor.”