enflasyon
emeklilik
ötv
döviz
akp
chp
mhp
haber
yerel haber
ibb
kartal belediyesi
tuzla belediyesi
dilovası belediyesi
pendik belediyesi
maltepe belediyesi
uğurmumcu
gökhan yüksel
imamoğlu
şadi yazıcı
1 Mayıs, yalnızca yılın herhangi bir günü değil; emeğin, alın terinin ve toplumsal adalet mücadelesinin tarihsel bir simgesidir.
Sanayi Devrimi’nin ardından yoğunlaşan işçi sömürüsüne karşı yükselen eşitlik ve adalet talepleri, 19. yüzyılda küresel çapta bir işçi hareketini doğurmuştur. 1856’da Avustralya’da başlayan sekiz saatlik iş günü mücadelesi, 1886’da Amerika’da Chicago sokaklarında yarım milyonu aşkın işçinin ayağa kalkmasıyla tarihsel bir dönüm noktasına ulaşmıştır. “Haymarket Olayı”nın ardından yaşanan acıların ve kazanımların bir sonucu olarak, 1889’da 1 Mayıs, uluslararası işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak ilan edilmiştir.
Türkiye’de 1 Mayıs’ın serüveni ise Osmanlı’nın son dönemlerine kadar uzanır. İlk 1 Mayıs kutlamaları, 1911 yılında Selanik’te tütün, liman ve pamuk işçilerinin katılımıyla gerçekleşmiş; 1912’de İstanbul’da ilk kez kutlanmıştır.
1921 yılında işgal kuvvetlerinin tüm baskılarına rağmen sokaklar, işçilerin cesur adımlarıyla dolmuş; genç Cumhuriyet, 1923 yılında 1 Mayıs’ı yasal bayram olarak ilan etmiştir. Ancak bu karar uzun ömürlü olmamış, 1925’te Takrir-i Sükûn Kanunu’yla 1 Mayıs fiilen yasaklanmıştır. 1935 yılında “Bahar Bayramı” adıyla resmî tatil ilan edilse de kutlamaların sınıfsal içeriği büyük ölçüde boşaltılmıştır.
1970’li yıllar, Türkiye işçi sınıfı açısından örgütlenmenin ve taleplerin en yüksek sesle dile getirildiği bir dönemi temsil eder. 1976 yılında DİSK’in öncülüğünde Taksim Meydanı’nda büyük bir 1 Mayıs mitingi gerçekleştirilmiş; ancak 1977’de, tarihe “Kanlı 1 Mayıs” olarak geçen ve 34 kişinin hayatını kaybettiği o karanlık olay, sadece emeğin değil, demokrasinin de üzerinden geçen ağır bir gölge olmuştur.
Buna rağmen 1978’de Taksim yine on binlerce kişiyi ağırlamış; fakat 1979’da sıkıyönetim gerekçesiyle miting yasaklanmıştır. 1980 darbesiyle birlikte 1 Mayıs, resmî takvimden tamamen çıkarılmıştır.
1996 yılında Kadıköy’de gerçekleştirilen kitlesel 1 Mayıs kutlamalarında yaşanan polis müdahalesi ve can kayıpları ise yakın tarihin bir başka acı sayfası olarak hafızalara kazınmıştır. Tüm bu yasaklara, baskılara ve sansürlere rağmen 1 Mayıs her yıl yeniden doğmuş; işçilerin elindeki nasırda, alnındaki terde ve yüreğindeki umutta yaşamaya devam etmiştir. Çünkü 1 Mayıs, sadece geçmişin anısı değil; aynı zamanda geleceğe dair kurulan hayallerin, umutların ve eşitlik taleplerinin de günüdür.
Bugün 1 Mayıs, yalnızca meydanlarda değil; üretimin her alanında, yazı masalarında, fabrikalarda, tarlalarda, ev işçiliğinde, kamuda ve özel sektörde emeğiyle var olan milyonların ortak sesi olmalıdır. Emeğin kutsallığı, onu görünür kılmayı ve hak ettiği değeri vermeyi gerektirir. Emeğe saygı, sadece sembolik bir söz değil; sosyal adaletin temelidir.
1 Mayıs, dünya işçi sınıfının eşitlik, özgürlük, dayanışma ve onurlu bir yaşam için ses verdiği; emeğin değer kazandığı gündür.
Emeğin kıymet bulduğu, alın terinin karşılıksız kalmadığı, herkesin eşit ve adil koşullarda yaşadığı bir dünya dileğiyle… 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlu olsun!