Son yıllarda İstanbul genelinde giderek yaygınlaşan moto kurye hizmetleri, özellikle Kartal gibi yoğun semtlerde büyük bir sorun haline gelmiş durumda. Ancak, bu soruna karşı ne kaymakamlık ne de emniyetin yeterli tedbir aldığını söylemek mümkün değil. Vatandaşlar, trafikte yaşanan tehlikeli manevralar ve kaldırımları kullanan kuryeler nedeniyle büyük bir eziyet çekiyor. Üstelik bu durum, sadece yayaların değil, diğer araç sürücülerinin de hayatını tehlikeye atıyor. Daha geçen gün iki olaya şahit oldum; trafikte arabamızla ilerlerken bir kurye, inanılmaz tehlikeli hareketler yaparak neredeyse önündeki aracı kaza yaptıracaktı. Bir başka olayda ise kaldırımda yürürken, bir kurye öylesine hızla geçti ki, orada ellerinden tutmuş çocuklarıyla yürüyen bir aileyi neredeyse ezebilirdi. Tabii ki bu kuryeler de çalışmak zorunda. Ancak, bu çalışma şartlarının daha güvenli ve uygun hale getirilmesi gerekiyor.
Pandemi döneminde hızla büyüyen bu sektör, iş kazaları ve saldırılara karşı güvencesiz çalışan moto kuryelerin sorunlarını da gün yüzüne çıkarıyor. İş Sağlığı ve Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre, sadece 2022 yılında 58 kurye, hız baskısı, mobbing, uzun çalışma saatleri ve saldırılar nedeniyle hayatını kaybetti. Ancak bu durumun toplum üzerindeki etkisi, sadece iş cinayetleriyle sınırlı değil. Kuryeler, siparişleri daha hızlı yetiştirmek adına trafikte tehlikeli manevralar yapıyor, kaldırımları kullanarak yayaların güvenliğini hiçe sayıyor ve mahalle içlerinde dahi hızla seyrediyorlar.
Bu riskli çalışma koşullarının ardında yatan en büyük sorunlardan biri, kuryelerin taşeron sistemine dayalı ‘esnaf-kurye’ modeliyle çalıştırılması. Siparişleri ne kadar hızlı teslim ederlerse o kadar fazla iş aldıkları bir algoritma ile karşı karşıya olan bu kuryeler, neredeyse güvencesiz ve tamamen bireysel sorumluluk altında çalışıyor. Sigorta, motor bakımı, ekipman ve yakıt gibi masraflarını kendileri karşılamak zorunda kalırken, uzun çalışma saatleri ve hız baskısı altında yaşam mücadelesi veriyorlar.
Özellikle kurumsal firmaların ‘yoğunluk’ sistemleri de kuryelerin mağduriyetini artırıyor. Örneğin, Kartal’da bir kahve, yemek ya da marketten birkaç gıda malzemesi siparişi verdiğinizde, eğer yakın şube yoğunsa sizi daha uzak bir şubeye yönlendirebiliyorlar. Bu durum, siparişin hem gecikmesine hem de kalite sorunlarına yol açıyor. Müşteri memnuniyetsizliği ise doğrudan kuryelere fatura ediliyor.
Bu çalışma modelinin sadece kuryeler açısından değil, toplumun genel güvenliği açısından da ciddi bir tehdit oluşturduğu artık göz ardı edilemez bir gerçek. Trafikte sürekli hız yapmaya zorlanan ve tehlikeli hareketler sergilemek durumunda kalan kuryeler, hem kendi hayatlarını hem de toplumun güvenliğini riske atıyorlar.
Bununla birlikte, göz ardı edilmemesi gereken bir gerçek daha var: Bu kuryeler de geçimlerini sağlamak için bu işi yapmak zorundalar. Güvencesiz, baskı altında ve zorlu şartlarda çalışmak zorunda bırakılan bu emekçiler, hayatta kalmak için bu riskleri göze almak durumunda kalıyorlar. Dolayısıyla bu sorunun çözümü sadece kuryelerin değil, toplumun genel refahını gözetecek şekilde bir düzenleme gerektiriyor.
Bu noktada, yetkililerin bu duruma kayıtsız kalmaması ve hem kuryelerin hem de toplumun güvenliğini sağlamak adına gerekli tedbirleri bir an önce alması gerekmektedir. Aksi takdirde, bu sorun hem kuryeler hem de halk için daha büyük bir tehlike haline gelecektir.
Saygıyla, yetkililerine duyurulur..