aohbet islami chat omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhphaberyerel haberibbkartal belediyesituzla belediyesidilovası belediyesipendik belediyesimaltepe belediyesiuğurmumcugökhan yükselimamoğluşadi yazıcı
DOLAR
40,3890
EURO
47,1478
ALTIN
4.398,84
BIST
10.605,29
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
34°C
İstanbul
34°C
Açık
Salı Açık
36°C
Çarşamba Açık
37°C
Perşembe Açık
34°C
Cuma Açık
33°C

Nevin Özbar

nevinozbar12@gmail.com

Zeytinin Kaderi!

21.07.2025 12:59
A+
A-

Bugün kamuoyunun gündeminde dikkat çeken bir gelişme yaşandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen yeni bir düzenleme, bazı tarımsal alanların farklı yatırımlara açılabilmesinin önünü açtı.

Kamuoyunda “zeytinlik alanlara yönelik düzenleme” olarak anılan ve bazı tarım arazilerinde madencilik faaliyetlerinin yolunu açabilecek bu yeni kanun teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda kabul edildi.

Bu haber, pek çok kişi için sıradan bir gelişme gibi görünebilir. Fakat Anadolu’nun bereketli topraklarında kök salmış, binlerce yıldır sofralarımıza lezzet, kültürümüze anlam katan zeytin ağacı için bu adım, sessiz ama derin bir kırılmanın habercisi olabilir.

Çünkü zeytin, yalnızca bir meyve değil; toprağın, emeğin ve zamanın iç içe geçtiği bir varlıktır. Bazı köylerde bir ağacın yaşı, o köyün tarihinden bile eskidir. Hatta kimi zeytinlikler, birkaç kuşağın geçim kaynağı, bayram sofralarında paylaşılan zeytinyağının hikâyesidir. Bu nedenle zeytinle ilgili her gelişme, sadece tarımı değil; yaşamın kendisini yakından ilgilendirir.

Zeytincilikle uğraşan binlerce aile, mevsimlerin ritmine göre yaşar; her hasat yeni bir umudu beraberinde getirir. Ne var ki, son yıllarda bu umutlar yerini endişeye bıraktı. Çünkü bir yandan artan maliyetler ve değişen iklim koşulları üreticiyi zorlarken, diğer yandan alınan bazı kararlarla zeytinlik alanların geleceği giderek belirsizleşiyor.

Bunun en üzücü yanı, kimi zaman üreticilerin görüşü alınmadan alınan kararların, toprağın sesini duymayan kulaklarla şekillendirilmesidir. Oysa gerçek kalkınma, sadece sanayinin büyümesiyle değil; doğaya kulak vererek, toprağın dilini anlayarak mümkündür.

Bu cümle, belki kimi için gündemin satır aralarında kaybolacak önemsiz bir bilgi olabilir. Fakat toprağa bağlı yaşayanlar, geçimini ağaçlardan sağlayanlar ve bu ülkenin geleceğini yalnızca rakamlarda değil köklerde arayanlar için çok daha fazlasını ifade ediyor.

Zeytin, bu toprakların en sessiz ama en sadık tanığıdır. Yüzyıllar boyunca rüzgâra direnmiş, güneşi biriktirmiş, yağmuru sabırla beklemiştir. Her yıl meyvesini vererek üretimin, emeğin, bereketin simgesi olmuştur. Üstelik zeytin, sadece ekonomik değil; kültürel, tarihsel ve sosyal açıdan da derin bir anlam taşır.

O denli kıymetli bir ağacın, herhangi bir sektörle kıyaslanabilecek sıradan bir unsur gibi görülmesi; sadece tarıma değil, aynı zamanda toplumsal hafızamıza da zarar vermez mi? Kalkınma ile doğa arasında tercih yapılması gerekiyormuş gibi bir algının dayatılması, insanı derin düşüncelere sevk ediyor. Çünkü gerçek kalkınma zaten doğayla barışık olandır.

Herhangi bir yasal düzenleme yapılırken, o düzenlemenin kimi güçlendirdiği, kimi zayıflattığı; kime nefes, kime yük getirdiği iyi tartılmalıdır. Bu bağlamda, yeni yasayla zeytinciliğin nasıl etkileneceği, binlerce ailenin geçimi, doğanın dengesi ve yerel üretimin geleceği üzerinde ciddi biçimde düşünmek gerekiyor.

Unutulmamalıdır ki, zeytinlikler yalnızca ağaçlardan ibaret değildir; onlar köyün bir parçası, ailelerin belleği, çocukların hatırası, sofraların bereketidir. Toprağın bir dili vardır ve onu anlamak için daha çok şehirlerin gürültüsüne değil, o toprağa kulağını veren insanlara bakmak gerekir.

Yasa geçti, tartışmalar sürecek. Ancak toprağın hatırlama biçimi uzun solukludur. Bugün alınan kararların yankısı, yıllar sonra meyve vermeyen bir dalda, kuruyan bir yaprakta, terk edilen bir tarlada kendini gösterebilir.

Yarınlarımız için bugün daha çok sormamız gereken tek bir soru var:

Kısa vadeli kazançlar uğruna, köklü değerlerden ne kadar vazgeçmeye hazırız?

Yazarın Diğer Yazıları