Bilindiği üzere, ülkemiz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır.
Birçok gelişmiş ülkeler, deprem inşaatı teknolojisinde en ileri düzeyde olsalar dahi halen doğa karşısında çaresizler. Tarih boyunca meydana gelen depremlerde milyonlarca kişi hayatını kaybetti. . Bazı depremler çok büyük yıkımlara yol açarken, bazılarında da can kayıpları yaşandı. Bu gün dahi, kimilerinin acıları tazeliğini koruyorsa da, toplumsal hafızamız zayıf olduğu için o günleri unutanlar maalesef çoğunlukta kalıyor. Yaşananlardan ders çıkarma yetisini kaybedersek, bireysel ve toplumsal aklı kullanamazsak, yeni felaketlerin kaçınılmaz olacağını da görmüş olacağız. Hepimizin bildiği gibi 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin üzerinden 23 yıl geçti. . Deprem Marmara Bölgesinin tamamıyla, Kuzey Anadolu fay yönündeki uzantısında yer alan Düzce ve Bolu gibi şehirleri de etkiledi. Dolayısıyla İstanbul’un Avcılar, Küçükçekmece, Tuzla ilçeleri ile İzmit, Adapazarı, Gölcük, Yalova, Düzce ve Bolu şehirlerinde resmi kayıtlara göre, 17 bin 480 kişinin yaşamını yitirmesine, 44 bin kişinin yaralanmasına, 200 bin kişinin evsiz kalmasına yol açmıştır.
Yaşanan depremin , yarattığı ekonomik kayıplar bir yana, kişilerin üzerinde yarattığı derin korku ve psikolojik çöküntünün oranı da henüz bilinmemektedir. Uzmanlara göre, İstanbul`da büyük şiddette bir deprem yaşanması söz konusu. Geçmişte yaşananlardan ders çıkarıldı mı, yoksa olası İstanbul depremine hazır mıyız?
Şimdi şöyle bir soru akıllara geliyor; Böyle bir durumda, afet ve acil durum toplanma alanı olarak belirlenen geçici barınma yerleri var mı? İlçe, Köy ve Mahalle Bazında düşünüldüğünde kaç tane? Afetzedelerin barınma ihtiyaçlarını gidermek için kullanılacak, çadırkent-konteynerkent kurulacak alanları mevcut mu? Afet ve acil durum toplanma alanı bölgedeki nüfus yoğunluğu, gözönünde bulundurularak ulaşılma ve tahliye edilme kolaylığı var mı? Engellilerin ve yaşlıların ulaşımına uygun olması ve tehlikelerden uzaklığı, mümkün mü? Toplanma alanları, konut alanlarına yakın mı? Afet ve acil durum toplanma alanları için ayrılan yerlerde yeteri kadar tabelalar var mı?
Başta da değindiğim gibi; Deprem kaçınılmaz bir doğal olaydır. dolayısıyla, yapmamız gereken şey, deprem etkilerini, hasar ve kayıplarını azaltma yoluna gitmek olmalı. Kabul etmeliyiz ki uzmanlar, deprem konusunda zaman zaman uyarılarını sürdürmektedirler. Bu gibi tedbirlerin alınması yeterli midir? Asıl amaçlanan riskin etkileri ve belirlenmesi neticesinde azaltılma yoluna gidilmesi midir? Başka bir deyişle bilim ve teknolojiden yararlanılıp, deprem risklerini azaltarak onunla birlikte yaşamak hepimizin felsefemiz olmalıdır. O halde, “Bu günden tezi yok” olası depremlere karşı, araştırma ve geliştirme faaliyetleri desteklenmeli, ülke genelindeki yerleşim alanları dikkatlice belirlenmeli, çevre belediyelerle iş birliği içerisinde olunup, problemler çözülmelidir. Risk alanındaki imar planına aykırı yapıların ortadan kaldırılması ve eski binaların, yenilenmesinin önü açılmalıdır.
Saygılarımla..