Ne yazsam, bilmiyorum. İçimden yazmak ta gelmiyor. Neden? diye soruyorum, ona da cevabım olmuyor. Neyi yazayım?
-Milli Eğitim bakanın başlattığı laik, bilimsel ve karma eğitimden vaz geçilmesi planlarını mı,
-Bundan vazgeçildiğinde ilkokul, ortaokul, lise ve üniversitede de bu durumun süreceğini düşündüğümüzde, ülkenin ekonomisi ve bina sayısının buna yetmeyeceğinin göz ardı edilmesin mi,
-Karma eğitimden vaz geçildiğinde sosyal hayatın bundan nasıl olumsuz etkileneceğin mi, yarın bir gün kadına bakacak, muayene edecek kadın doktor bulamayacağımızı mı,
-Kapatılan köy okullarının yerini nelerin dolduracağını mı,
-Hala atanmayı bekleyen yaklaşık beş milyon civarında üniversite mezunun ne olacağını mı,
-Ülkemin güzel cumhuriyetinin temel ilkelerinin yok sayıldığını mı,
-Atatürk ilke ve devrimlerinin etkisizleştirildiğini mi,
-Ekonominin bozulup, insanların yoksullaştırıldığını mı,
-Emekli, memur ve diğer çalışların açlık sınırının altında yaşadıklarını mı,
- “Emekliye de memur gibi sekiz bin yetmiş yedi lira verilmelidir.” deyip, aksi yönde getirilen (gerek yok) kanun teklifine evet oyu verenleri mi,
-Evine ekmek götüremeyen, çocuğuna süt alamayan, oturacak evi olmayıp ev sahibiyle kavga eden, yüzde yirmi beş zam aldım diye sevinen ama gerçekte bir lira maaş artışı alamayan gariban emekliyi mi,
-Adaletin a-sının kalmadığını mı, herkese farklı bir adalet uygulandığını mı,
-Sendikaların üyelerinin sorunlarıyla uğraşmaları yerine, siyasete malzeme oluşlarını mı,
-Partilerin otoriter gücün altında demokrasiye uygun hizmet üretemediklerini mi,
-Dernek ve vakıfların siyasi parti temsilcilikleri gibi hareket etmelerini ama buna karşın hiçbir etkilerinin olmadığını mı, bulundukları metropollerde yaşadıkları ilçelerin belediyelerinden memleketlerindeki festivallere gitmek üzere bir otobüsü bile alamayan hemşeri derneklerini mi, yoksa belediyelerine katma değer katan ilçe bileşenlerine memleket ayrımcılığı da yapan belediyeleri mi,
-Hızla gelişen tek adamlık mekanizmasının ülkenin her kurum ve kuruluşuna sirayetini mi,
-Beka sorunudur deyip bir siyasi partiyi düşman gibi gösterip seçim bittikten sonra meclisi yönetmesini bile normal sayanların tutumlarını mı,
-Kendi kuruluş felsefesi ve ideolojisinden hızla uzaklaşan siyasi partileri mi,
-Kadına şiddetin, çocuğa tacizin cezasız kalmasını mı,
-Milyonlarca liralık hırsızlık ve yolsuzluk yapıp ceza almayan ama bir ekmek çalan çocuğun ceza almasını mı,
-Hayatında hiç geçmediği otoyola, köprüye ve tünele para ödeyen insanları mı,
-Her gün sürekli göz ve diğer sağlık birimlerine muayene olabilmek için randevu arayıp randevu alamayan garibim insanları mı, üç beş ay sonraya MR vb çekimlere gün verilenleri mi, aylar sonrasına fizik tedavilere ya da ameliyatlara gün verilenleri mi,
-SMA hastası bebeklerin gerekli tedaviye ulaşamamalarını mı, kanser hastalarının ilaçlarına erişememelerini mi,
-ŞAP hastalığından bütün hayvanlarını kaybeden köylüyü mü, kirazını satamayan üreticiyi mi, fındığını ve çayını uygun fiyata satamayan Karadenizliyi mi,
-Depremlerde evini barkını, yakınını kaybeden ve umutsuzluğa kapılan insanların durumlarını mı,
-Ülkemde yaşayıp belki tatilin adını bile bilmeyen milyonlar varken, EURO ve DOLAR cinsinden parayla gelip bizim yüz liramız karşılığında bir günlük her şey dahil tatil yapan yabancıları mı,
-Yunanistan, Bulgaristan, Azerbaycan, Gürcistan, Rusya, Ukrayna ve Nahcivan’dan gelip ülkemin mallarını neredeyse bedavaya alıp giden yabancıların varlığını mı ve benim insanlarımın da buna bakakaldığını mı,
-Ülkemin vatandaşının ev hayalinin kalmadığını ve yabancıların ev sahibi olmalarını mı,
-Ülkemize doldurulan ve sayıları demografik yapımızı değiştirmeye yetecek yabancının varlığını mı,
-Cumhuriyetin kazanımları olan fabrikaların özelleştirme adına satıldığının ve kapılarına kilit vurulduğunu şimdi o ürünlerin hepsini ithal ettiğimizi mi,
-Hadi siz söyleyin neyi yazayım?
-Umutsuzluğumuzu mu, hala bir parça daha umut kırıntılarımızın olduğunu mu, neyi yazayım?
Umut kırıntılarımızın yeşermesi dileğiyle!