aohbet islami chat omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhphaberyerel haberibbkartal belediyesituzla belediyesidilovası belediyesipendik belediyesimaltepe belediyesiuğurmumcugökhan yükselimamoğluşadi yazıcı
DOLAR
41,8194
EURO
48,3937
ALTIN
5.338,67
BIST
10.726,98
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
20°C
İstanbul
20°C
Açık
Cumartesi Hafif Yağmurlu
18°C
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Az Bulutlu
20°C
Salı Hafif Yağmurlu
19°C

Nevin Özbar

nevinozbar12@gmail.com

Medyanın Magazinleşen Adli Taktikleri…

03.10.2025 20:34
A+
A-

Değerli okurlarım,

Günlerdir ekranlarımızın ve sayfalarımızın gündemini tek bir olay dolduruyor. Neredeyse bütün magazin programlarında, sabah kuşağı yayınlarında, hatta sosyal medyanın dedikodu köşelerinde… Aynı olay, aynı trajedi defalarca tartışılıyor. Ama meseleye bakış açısı hep aynı: Olayın insani yönünden çok, sansasyona ve reytinge hizmet eden tarafı ön planda tutuluyor.

Soruyorum size: Ölümün karşısında hiç mi susulmaz? Hiç mi saygı gösterilmez? Bir insan ünlü de olabilir, sıradan biri de… Ama acının şiddeti aynı değil midir? Kayıp, hangi haneye düşerse düşsün aynı sarsıcı etkiyi yaratmaz mı? Ne yazık ki ekranlarda gördüklerimiz, insan onurunu gölgede bırakan bir tabloyu işaret ediyor.

Kimden mi bahsediyorum? Yakın zamanda kaybettiğimiz arabesk müziğin güçlü sesi, “Güllü” adıyla tanıdığımız Gül Tut’tan…

Bugün ne yazık ki hiçbirimiz olayın gerçeğini bilmiyoruz. Henüz resmi açıklamalar yapılmadı. Bizler sadece yetkililerin açıklamalarını sabırla beklemek ve güvenmek zorundayız. Kaldı ki biz bu işin ne hâkimi ne de avukatıyız. O yüzden kaleme aldığım bu yazıda spekülasyondan uzak durmayı, yalnızca gözlemlerimi ve yaşananların bizde bıraktığı izleri aktarmayı seçiyorum.

Yarın ya da öbür gün yeni bir iddia ortaya atılabilir, aileyle ilgili farklı başlıklar gündeme gelebilir. Ama unutmayalım: Resmi makamlar açıklamadıkça hiçbir şey kesinlik kazanmaz. Bu nedenle, ileride ortaya çıkabilecek söylentilerin de yalnızca doğrulanmış bilgiler ışığında değerlendirilmesi gerektiğini özellikle vurgulamak istiyorum.

Ama bir gerçeği en baştan söylemeliyim: Henüz olayın başındayken, özel hayatın bu kadar deşifre edilmesi doğru değildir.

Gül Tut, arabesk müziğin son dönemlerdeki en sevilen seslerinden biriydi. Onu sahnede dinleyenler, güçlü yorumunun yanında naif kişiliğini de severdi. Yalnızca şarkılarıyla değil, yaşamıyla da pek çok insana dokunmuştu. Ve işte böyle bir isim, 26 Eylül 2025’te Yalova’nın Çınarcık ilçesinde trajik bir şekilde hayata veda etti.

O gün Harmanlar Mahallesi Vali Akı Caddesi’ndeki apartmanın beşinci katındaki kapalı terasta, kızı ve arkadaşlarıyla birlikte vakit geçiriyordu. Bir anlık bir yöneliş, bir pencere, bir düşüş… Ve ardından sonuçsuz kalan çabalar. O gün sanat camiası kadar sevenlerinin de yüreğine derin bir acı düştü.

Güvenlik kameraları, Gül Tut’un banyodan çıktıktan sonra terasa yöneldiğini ve kısa süre sonra düşme seslerinin duyulduğunu kaydetmişti. O anların hemen ardından kızının panikle yaşadığı çaresizlik, cenazenin yetkililerce alınışı, kameralara ve basına yansıdı. İşte tam da bu noktada, olması gereken ile olan arasındaki fark hepimizin vicdanına dokundu.

Çünkü olayın hemen ardından televizyonlar, bu trajediyi adeta bir dedektif hikâyesi gibi ele aldı. Kamera açıları üzerinden yapılan tahminler, sözde uzman yorumları, olay yeriyle ilgili varsayımlar… Bir yanda ailenin acısı, diğer yanda ekranlarda dönüp duran spekülasyonlar. Hatta iş öyle bir noktaya geldi ki, sanatçının özel yaşamı, çocuklarıyla ilişkisi, günlük hayatına dair en küçük ayrıntılar bile masaya yatırılmaya başlandı.

Bu tablo yalnızca etik dışı değil; aynı zamanda insanlık onurunu hiçe sayan bir durumdur. Habercilik ile sansasyon arasındaki o ince çizgi, maalesef bu olayda defalarca çiğnendi.

Oysa hepimiz çok iyi biliyoruz ki böyle trajik ölümleri araştıracak olanlar bellidir: Yalova İl Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Olay Yeri İnceleme ve Asayiş Şube ekipleri, Yalova Cumhuriyet Savcılığı ve Kriminal Polis Laboratuvarı. Onlar profesyonel yöntemlerle, bilimsel delillerle, hukuki prosedürlerle bu süreci yürütürken, televizyonlarda yapılan spekülasyonların tek yaptığı, gerçeğin üzerini bulanıklaştırmaktır.

Ve daha da ironik olanı… Sabah programlarından birinde hem sunucu hem yorumcu, “Polis yetkililer olayla ilgili bilgilerin paylaşımını sınırlıyor, çünkü soruşturmanın sağlıklı yürütülmesini istiyor” diyor. Ben de kendilerine soruyorum: Eee, o halde siz neden hâlâ olayın detaylarını tartışıyorsunuz? Hem de dedektif edasıyla, kamera açılarını analiz ederek… Bırakalım delilleri toplasınlar, incelemelerini yapsınlar ve resmi bilgileri kendileri aktarsın. Peki, sormak istiyorum: Sizlerin sürekli konuşmanız, süreci takip eden birimlerin işini bu durumda gölgelemiyor mu?

Komik ama gerçek: Bir yandan “Bırakalım adalet işini yapsın” diyorlar, diğer yandan dakikalarca delil tartışıyor, kamera açılarını analiz ediyorlar. Bu nasıl bir çelişki? Gerçekten de “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?” diye sormadan edemiyorum.

Bir kayıp üzerinden izlenme oranı artırmak… Bir anne, bir sanatçı, bir insan toprağa verilmeden hayatını ekranlarda didiklemek… İşte bu, yalnızca ailenin değil, toplumun vicdanına da yapılmış büyük bir saygısızlıktır.

Oysa gerçek habercilik, olayın resmi açıklamalarını takip ederek halka doğru bilgi aktarmaktır. Gerçek habercilik, bir ailenin mahremiyetine saygıyı her şeyin önünde tutmaktır. Ve gerçek habercilik, izleyiciyi sansasyonla değil, bilgiyle beslemektir.

Gül Tut’un kaybı, müzik dünyası için de toplum için de derin bir acıdır. Bu acıya saygı göstermek hepimizin ortak sorumluluğudur. Medya organları artık bu sorumluluğun farkına varmalı ve popülerlik uğruna insan onurunu hiçe saymamalıdır.

Unutmayalım: Gerçek bilgi, her zaman dedikodudan üstündür.

Gerçek bilgiyle ve sağlıkla kalın.

Yazarın Diğer Yazıları