aohbet islami chat omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhphaberyerel haberibbkartal belediyesituzla belediyesidilovası belediyesipendik belediyesimaltepe belediyesiuğurmumcugökhan yükselimamoğluşadi yazıcı
DOLAR
36,5835
EURO
40,0282
ALTIN
3.433,29
BIST
10.438,33
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Çok Bulutlu
21°C
İstanbul
21°C
Çok Bulutlu
Çarşamba Çok Bulutlu
22°C
Perşembe Az Bulutlu
24°C
Cuma Çok Bulutlu
24°C
Cumartesi Çok Bulutlu
25°C

Nevin Özbar

nevinozbar12@gmail.com

Kadınlar Günü ve Ramazan Ayı: Gerçek Değerlerden Uzaklaşan Etkinlikler

09.03.2025 14:21
A+
A-

“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” derler, çünkü gerçekler herkesin duymak isteyeceği türden değildir. Çoğu zaman insanlar, rahatlarını bozan, çıkarlarına dokunan veya alışılmış düzeni sorgulayan sözlerden hoşlanmazlar. Ancak gerçekleri söylemekten vazgeçmek, suskunluğa teslim olmak demektir. Ben ise gördüğüm doğruları savunmaya, yanlışa karşı durmaya devam ediyorum; çünkü suskunluk, bazen en büyük suç ortaklığıdır. İyi olan her şeyin güzel olduğunu bildiğimiz gibi…

Toplumsal ve siyasal duruş, yalnızca belirli olaylara tepki göstermekle sınırlı değildir; aksine, insan olmanın ve vicdan sahibi olmanın temel bir gereğidir. Bir yanlışı gördüğümüzde dile getirmek, bir haksızlık karşısında sesimizi yükseltmek, yalnızca bireysel bir tutum değil, aynı zamanda toplumsal sorumluluğumuzdur. Fakat günümüzde bu sorumluluk ya görmezden geliniyor ya da kişisel menfaatlere göre şekillendiriliyor.

Ramazan ayı, inananlar için sadece bir ibadet dönemi değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmanın, paylaşımın ve birlik ruhunun pekiştiği özel bir zamandır. Bu ayda düzenlenen etkinlikler de insanları manevi değerler etrafında bir araya getirmeli, ortak bir ruh oluşturarak toplumsal bağları kuvvetlendirmelidir. Ne var ki, son yıllarda bu tür etkinlikler, dini ve kültürel hassasiyetlerden uzak, yalnızca “etkinlik yapmış olmak için” düzenlenen yüzeysel gösterilere dönüşmüştür.

Bir gün önce düzenlenen bir programda yaşananlar, bu durumun en somut örneklerinden biriydi. İftar saati geldiğinde, oruçlarını açabilmek için birbirleriyle yarışan insanların, sınırlı sayıda kokteyl masasından bir iki kuru pasta ya da börek alabilmek için büyük bir kargaşaya sürüklendiği sahneler ortaya çıktı. Organizasyon o kadar düzensizdi ki, dağıtım esnasında insanlar, itiş kakış içinde birkaç lokma alabilmek için mücadele etmek zorunda kaldı. Oysa oruç, sabrı ve paylaşımı öğütleyen bir ibadettir. İster oruçlu olun, ister olmayın, ancak burada yaratılan ortam, bu kutsal ayın ruhuna tamamen ters düşüyordu.

Daha düşündürücü olan ise, bu organizasyonun 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında düzenlenmiş olmasıydı. Kadınlar Günü, basit kokteyl masaları kurularak ya da düzensiz organizasyonlarla değil; kadın haklarının, emeğinin ve toplumdaki yerinin bilinçli bir şekilde vurgulandığı etkinliklerle anlam kazanmalıdır. Kadınlar Günü, sadece pasta dağıtılan, yüzeysel süslemelerle geçiştirilen bir gün değildir. Bu gün, kadınların daha özgür, eşit ve güçlü bireyler olarak seslerini duyurabilmeleri için bir fırsattır. Ancak söz konusu etkinlik, ne kadın haklarına ne de toplumsal dayanışmaya herhangi bir katkı sağlamıştır. Üstelik bu itiş kakışın başrolünde kadınların olması, durumun vahametini daha da artırmaktadır.

Burada asıl sorgulamamız gereken mesele, toplum olarak değerlerimize ne kadar sahip çıktığımızdır. Geleneklerimiz, inançlarımız ve kültürel mirasımız, siyasi gösterilerin ve plansız organizasyonların gölgesinde kalmamalıdır. Eğer bir etkinlik düzenleniyorsa, amacı ve içeriği iyi düşünülmeli, samimi bir yaklaşımla toplumun ortak değerlerini göz önünde bulunduran bir planlama yapılmalıdır. Aksi takdirde, yapılan her şey göstermelik bir çabadan öteye geçemez.

Peki, programın sonunda ne mi oldu? Ucuzluk pazarında mal kapmaya çalışır gibi yiyecek dağıtımında yaşanan kargaşa, ardından belgesel gösterisi ve mini mini hanımların halay çektiği sahneler… Üzerine bir de mor balonlarla süslenmiş bir fotoğraf köşesinde, minik kız çocukları gibi fotoğraf çektirerek etkinliğe anlam yüklemeye çalışmaları… Ramazan ayının ruhu, birlik ve dayanışma duygusu bir yana, oruçlu insanlara saygı bile gözetilmedi. Bunun en somut kanıtı, iftar saati geldiğinde yemek yiyemeyen birçok oruçlu insanın organizasyonu terk ederek farklı bir yere gitmek zorunda kalmasıydı.

Sonuç olarak, mesele yalnızca bir etkinlik değil, giderek zayıflayan toplumsal duyarlılığımızdır. Ne Ramazan’ın maneviyatı ne de Kadınlar Günü gibi anlamlı günler, yanlış organizasyonlarla gölgelenmemelidir. İnsanlar değerlerine sahip çıktıkça, gösterişten uzak, gerçekten birleştirici ve anlamlı etkinlikler düzenlendikçe, gerçek birlik ve dayanışma sağlanabilir. Aksi halde, her şey sadece süslenmiş bir sahne ve boş bir gösteriden ibaret kalmaya mahkûmdur.

Bu köşe yazımı yalnızca kendi görüşlerimi ifade etmek amacıyla yazmadım; amacım, siz değerli okurlarımın da bu konuda fikirlerini almak ve toplumsal sorumluluğumuzu birlikte tartışmaktır. Hep birlikte daha anlamlı ve doğru etkinlikler düzenleyebilmek, değerlerimize sahip çıkmak adına daha fazla düşünmeli ve hareket etmeliyiz.

Saygılarımla, hayırlı Ramazanlar dilerim.

Yazarın Diğer Yazıları