aohbet islami chat omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhphaberyerel haberibbkartal belediyesituzla belediyesidilovası belediyesipendik belediyesimaltepe belediyesiuğurmumcugökhan yükselimamoğluşadi yazıcı
DOLAR
40,2141
EURO
46,8745
ALTIN
4.320,80
BIST
10.225,48
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
32°C
İstanbul
32°C
Açık
Çarşamba Açık
33°C
Perşembe Açık
34°C
Cuma Parçalı Bulutlu
29°C
Cumartesi Az Bulutlu
30°C

Nevin Özbar

nevinozbar12@gmail.com

Bu Topraklardan Âşık Mahzuni Geçti!

17.05.2025 22:18
A+
A-

Bugün, halk müziğimizin ulu çınarlarından, Anadolu’nun sesi, yüreği ve vicdanı olan Âşık Mahzuni Şerif’in ölüm yıldönümü… Gerçek adıyla Şerif Cırık, nüfus kaydında Şerif Mahzuni olarak geçen bu büyük ozan, 17 Kasım 1939’da Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı Berçenek köyünde dünyaya geldi. O, yalnızca bir halk ozanı değil; bir düşünce adamı, bir direniş nefesi ve halkın diliydi. 17 Mayıs 2002’de Almanya’nın Köln kentinde kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle hayata veda ettiğinde, geride bir millete ait yüzlerce türkü, binlerce iz ve sönmeyen bir kültürel meşale bıraktı.

Henüz küçük yaşlarda aldığı medrese eğitimiyle eski Türkçeye hâkim oldu; geleneksel bilgeliği özümseyerek büyüdü. Ancak Mahzuni’nin yolu yalnızca bilgiyle değil, halkın sesiyle de yoğruldu. 1960 yılında Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu’ndan mezun oldu, kısa bir süre astsubaylık yaptı. Fakat onun kaderi makamlarla değil, bağlamayla; kürsülerle değil, meydanlarla yazılacaktı. Halktan gelen o derin sesi duydu, sazını eline aldı ve türküsünü halkın derdiyle bir etti.

1961’den itibaren yüzlerce plak ve kasetle eserlerini duyurdu, milyonlara ulaştı. Fakat bu yolculuk kolay olmadı. 1962 ile 1988 yılları arasında siyasi baskılara, davalara, sürgünlere ve tehditlere maruz kaldı. Ne var ki o, ne sazından ne sözünden vazgeçti. Çünkü söylediği sadece bir türkü değil; halkın acısıydı, isyanıydı, umuduydu.

1989’da Halk Ozanları Derneği’nin genel başkanlığına seçildi ve 1991’e kadar bu görevi sürdürdü. Hayatı boyunca 58 kaset, 400’ün üzerinde plak ve 9 kitap yayımladı. TRT tarafından hazırlanan iki belgeselde hayatı ve sanatı anlatıldı. 2009 yılında UNESCO tarafından “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi”ne alınan âşıklık geleneğinin 20. yüzyıldaki en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edildi.

Sadece kendi türkülerini değil, birçok sanatçının yolunu da aydınlattı. Zeki Müren’den İbrahim Tatlıses’e, Selda Bağcan’dan Edip Akbayram’a, Gülden Karaböcek’e kadar birçok sanatçı onun dizelerinden ilham aldı.
“İşte Gidiyorum Çeşm-i Siyahım”, “Yuh Yuh”, “Dostum Dostum”, “Gel Gizli Gizli”, “İnce İnce Bir Kar Yağar”, “Nem Kaldı” gibi eserleri hâlâ dillerde, hâlâ yüreklerde…

Mahzuni, kendisi gibi büyük bir halk ozanı olan Âşık Veysel’i Sivas’ın Sivrialan köyünde ziyaret etti. Onu sadece bir usta değil, bir rehber olarak benimsedi. Her iki ozan da Pir Sultan Abdal’ın izinden yürüyerek, halkın sesini karanlığa karşı yükseltti. Mahzuni’nin sazı yalnızca bir müzik aleti değil; adaletin terazisi, vicdanın sesi oldu. Türkülerinde halkın derdini, yoksulluğu, haksızlığı, sevgiyi dile getirdi. Bu toprakların hafızasında derin izler bırakarak, bozkırın ortasında bir yankı gibi yaşamaya devam etti.

Karacaoğlan’dan Pir Sultan Abdal’a, Dadaloğlu’ndan Âşık Veysel ve Neşet Ertaş’a kadar pek çok büyük halk ozanının izinden yürüyen Mahzuni Şerif, âşıklık geleneğini 20. yüzyılda yeniden yorumladı ve bu mirası geleceğe taşıdı. Bugün onun gibi ozanlar sayesinde bu toprakların sesi, hikâyesi ve ruhu hâlâ canlı kalıyor.

Âşık Mahzuni Şerif’in Esin Kaynakları ve Düşünsel Temelleri

Âşık Mahzuni Şerif, Türk halk müziğinin en özgün ve en etkileyici isimlerinden biridir. Yalnızca güçlü bir söz ustası değil; halkın sesi, vicdanı ve çağrısıdır. Onun eserlerinde Anadolu’nun kültürel derinliği, halkın acıları ve umutları kadar tarihsel birikim de hissedilir. Mahzuni’nin sanatını bu kadar evrensel ve güçlü kılan, beslendiği çok yönlü kaynaklardır.

Ozanlık geleneğini sürdüren ve bu geleneğe yeni bir ruh kazandıran Mahzuni, sadece kendi gözlemlerini değil; Anadolu’da yüzyıllar boyunca şekillenen halk bilincini, tasavvufi öğretileri ve toplumsal adalet arayışını da eserlerinde taşır. Onun ilham kaynaklarını anlamak, Mahzuni’yi gerçekten anlamaktır.

Pir Sultan Abdal, Mahzuni’nin şiir ve duruş bakımından en çok beslendiği isimlerin başında gelir. Alevi-Bektaşi geleneğinin temsilcisi olan Pir Sultan, hem inançsal hem de isyankâr kimliğiyle Mahzuni’nin ruhunda yankı bulmuştur. Onun haksızlığa karşı eğilmeyen başı, Mahzuni’nin dizelerinde yeniden hayat bulur.

Âşık Veysel, Mahzuni’nin ustası ve hocası olarak sanat yolculuğunda büyük bir iz bırakmıştır. Onun sade, derin ve evrensel dili; Mahzuni’nin halkla kurduğu köprüde önemli bir yapı taşıdır. Veysel’in doğaya, insana ve kadere dair ince duyuşu, Mahzuni’nin türkülerine sirayet etmiştir.

Davut Sulari, Şah Hatayi, Kul Himmet, Köroğlu, Karacaoğlan ve Dadaloğlu gibi halk edebiyatının öncü isimleri de Mahzuni’nin beslendiği kaynaklar arasında yer alır. Bu ozanlar, onun sözcük hazinesini, anlatım biçimini ve halkla kurduğu samimi ilişkiyi şekillendirmiştir.

Tasavvufun büyük sesi Yunus Emre ise, Mahzuni’nin gönül dünyasında çok özel bir yere sahiptir. İnsan sevgisi, hoşgörü ve içsel yolculuk gibi temalar, Mahzuni’nin dizelerinde Yunus’un sesiyle harmanlanır.

Mahzuni, yalnızca geçmişin değil, yaşadığı çağın da tanığıdır. Hasan Hüseyin, Ahmet Arif, Fikret Otyam, Yaşar Kemal, Can Yücel gibi çağdaş edebiyatçılarla tanışmış; onların düşünsel dünyasından beslenmiştir. Özellikle Hasan Hüseyin ve Ahmet Arif’in etkisiyle, Alevi-Bektaşi geleneğinin sınırlarını aşarak daha geniş bir evrensel söyleme ulaşmıştır. Demokrasi, insan hakları, özgürlük ve emek temelli bir dil geliştirmiştir.

Mahzuni’nin sözlerinde Hacı Bektaş-ı Veli’nin öğretilerine de sıkça rastlanır. Alevi-Bektaşi inancının barışçıl, paylaşımcı ve dayanışmacı yapısı onun eserlerinde ete kemiğe bürünür.

Sonuç olarak; Mahzuni Şerif’in sanatı, Pir Sultan’ın başkaldırısı, Yunus Emre’nin hoşgörüsü, Âşık Veysel’in derin duyuşu ve çağdaş ozanların toplumsal bilinciyle harmanlanmış büyük bir halk hafızasıdır. Onun sözleri, sadece bir ozanın değil, yüzyılların sesini taşıyan bir kültür elçisinin yankısıdır.

İyi ki vardın Mahzuni Şerif…
İyi ki bu topraklardan geçtin,
İyi ki yüreğimizi türkülerinle yoğurdun…

“Güneşe saygıdandır, çiçeğin boyun eğmesi. Bütün aşklardan yücedir insanın insan sevmesi.” – Mahzuni Şerif


Saygı, hürmet ve minnetle…

Yazarın Diğer Yazıları