enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhphaberyerel haberibbkartal belediyesituzla belediyesidilovası belediyesipendik belediyesimaltepe belediyesiuğurmumcugökhan yükselimamoğluşadi yazıcı
DOLAR
35,8562
EURO
37,2442
ALTIN
3.234,45
BIST
10.017,92
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Çok Bulutlu
13°C
Pazar Hafif Yağmurlu
12°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
8°C
Salı Kar Yağışlı
6°C

Nevin Özbar

nevinozbar12@gmail.com

Hayat: Boş Bir Tuval mi, Yoksa Bizim Çizgilerimiz mi?

31.01.2025 10:13
A+
A-

Hayat, her sabah gözlerimizi açtığımızda önümüzde uzanan, üzerinde hiçbir iz olmayan bir tuval midir? Yoksa biz, her düşüncemizle, her seçimimizle, her duygumuzla ona şekil veren sanatçılar mıyız? İnsan, kendi varoluşunun hem bir öznesi hem de nesnesi midir? İşte bu sorular, yüzyıllardır filozofların zihnini meşgul eden en temel meselelerden biridir.

Michel de Montaigne, “Hayat kendiliğinden ne iyidir ne de kötüdür; ona iyiliği de kötülüğü de katan sizsiniz,” derken, aslında insanın kendi varoluşunu nasıl anlamlandırdığına dair büyük bir hakikati dile getiriyordu. Gerçekten de hayat, başlı başına bir iyilik ya da kötülük barındırmaz. O, tıpkı bir nehir gibi akar; onun hangi yöne akacağına, nasıl bir sesle çağlayacağına, ne kadar derinleşeceğine biz karar veririz.

Peki, bir olayın bizde yarattığı duygu, o olayın kendi doğasından mı gelir, yoksa bizim ona yüklediğimiz anlamdan mı? Yağmur, bir çiftçi için rahmettir; ama düğün günü yağmura yakalanan biri için talihsizlik… Oysa yağmur, yalnızca yağmurdur. Onu iyi ya da kötü yapan, bizim ona biçtiğimiz anlamdır. Tıpkı güneşin doğuşunun kimileri için yeni bir umudun habercisi, kimileri içinse sıradan bir tekrar oluşu gibi… Demek ki, hayatın iyi ya da kötü olması, başımıza gelenlerin doğasından değil, bizim onları nasıl gördüğümüzden, nasıl yorumladığımızdan kaynaklanır.

Özgürlük, İnsan ve Anlam

Hayatın anlamını dışarıda arayanlar, onun içinde kaybolmaya mahkûmdur. Çünkü insan, doğduğunda eline verilen bir kaderi yaşamaz; aksine, hayatın özüne kendi anlamını katmakla yükümlüdür. Sartre’ın varoluşçuluğu tam da burada devreye girer: İnsan önce var olur, sonra kendini tanımlar. Yani, biz kim olduğumuzu ve nasıl bir hayat süreceğimizi ancak kendi seçimlerimizle belirleriz.

Bu yüzden bazı insanlar hayatın içinde hep karanlıkları görür, bazıları ise en zorlu şartlarda bile bir ışık yakmayı başarır. Nietzsche, “Hayata anlam veren biziz,” derken, insanın özgürlüğünü ve bu özgürlüğün beraberinde getirdiği sorumluluğu vurgular. Çünkü eğer hayatın kendi içinde bir anlamı olsaydı, onu aramak ve yaratmak zorunda kalmazdık. Ama biz, her gün yaşarken, karşılaştığımız her olayda, onun ne anlama geleceğini seçeriz.

Bir işten kovulmak… Kimileri için felaket, kimileri için yeni bir başlangıç. Bir ayrılık… Kimileri için derin bir keder, kimileri için özgürlüğe açılan bir kapı. Bütün mesele, bizim o anı nasıl değerlendirdiğimizde gizlidir. Kendi yaşamını başkalarının çizdiği sınırlar içinde görenler, her olaya bir kadercilikle yaklaşırken; kendi yolunu çizenler, her düşüşte yeni bir basamak inşa etmeyi başarır.

Seçimlerimiz ve Hayatın Şekillenişi

Eşimiz, işimiz, dostlarımız, arkadaşlarımız, günlük ilişkilerimiz, bizi yönetenler… Tüm bunlar, bizim hayat tuvalimize attığımız fırça darbeleridir.
Biz, kimin elini tutacağımıza, kiminle yürüyüp kiminle yollarımızı ayıracağımıza karar veririz. Biz, hangi işi seçeceğimize, hangi dostlukları sürdüreceğimize, hangi insanları hayatımıza alıp hangilerinden uzak duracağımıza karar veririz.

Başkaları bizim hayatımıza dokunur ama onun şeklini asıl belirleyen biziz. Yanlış insanlarla vakit geçirmenin, mutsuz bir işte ömrümüzü tüketmenin, dost bildiklerimizin ihanetine uğramanın ardından hayatı suçlamak kolaydır. Oysa en başta o yolu seçen de bizdik. Hangi yolda yürüdüğümüz, kimi yanımıza aldığımız, hangi insanlara güvenip hangilerine mesafe koyduğumuz, tamamen bizim tercihimizdir.

Eğer hayat, baştan sona yazılmış bir kitap olsaydı, ona müdahale edemez, sadece bir okuyucu olurduk. Ama biz, her anımızda o kitabın sayfalarını yazıyoruz. Hayat, bizim yaptığımız seçimlerin toplamıdır.

O halde asıl soru şudur: Hayat gerçekten iyi mi, kötü mü? Yoksa onu iyi ya da kötü yapan, bizim bakış açımız mı? Eğer her şeyin anlamı, bizim ona yüklediğimiz değerle belirleniyorsa, o halde yaşadığımız hayatın sahibi kimdir?

Belki de bu sorunun en güzel cevabı, bir filozofun değil, bir ressamın fırçasında saklıdır. Çünkü her sabah, hayatın bize sunduğu boş tuvale hangi renkleri süreceğimizi, hangi çizgileri çizeceğimizi yalnızca biz seçeriz…

Sağlıcakla kalın ve tuvalinizi en güzel renklerle boyayın.

Yazarın Diğer Yazıları